Sosyal Konut Bağlamında Afetlere Yönelik Çözüm Önerisi: Artırımlı Konut Modeli


Creative Commons License

Tanrıvermiş Y., Güneş P.

Türkiye Kentsel Morfoloji Ağı. V. Kentsel Morfoloji Sempozyumu, Trabzon, Türkiye, 12 - 14 Mayıs 2025, ss.98-99, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Trabzon
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.98-99
  • Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
  • Ankara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Afet sonrası yeniden yapılanma süreçleri, yerinden edilmiş topluluklar için barınma ihtiyacının hızla karşılanmasını gerektiren kritik bir alan olarak öne çıkmaktadır. Bu süreçlerde, fiziksel barınmanın ötesine geçerek toplumsal uyumun sağlanması ve sosyal dışlanmanın önlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, artırımlı konut modelinin afet sonrası yeniden yapılanma süreçlerindeki rolünü ve etkisini analiz etmektir. Özellikle, bu modelin esnek yapısı, sürdürülebilirliği ve afet sonrası yerinden edilmiş toplulukların ihtiyaçlarını karşılamadaki potansiyeli ele alınmıştır. Çalışma, fiziksel barınmanın ötesine geçerek toplumsal uyum, sosyal dışlanmanın önlenmesi ve topluluk aidiyetinin güçlendirilmesine yönelik çözüm önerileri geliştirmeyi hedeflemektedir. Araştırma kapsamında artırımlı konut yaklaşımı, simülasyon modelleri kullanılarak analiz edilmiştir. Bu bağlamda, afet sonrası mekânsal hareketlilik desenleri ve bu desenlerin konut yerleşimlerine etkisi detaylı bir şekilde incelenmiştir. Analiz sürecinde, yerleşim planlaması ve topluluk katılımı arasındaki etkileşimler göz önüne alınmış ve modelin uzun vadeli topluluk etkileri değerlendirilmiştir. Modelin özünde, temel bir yaşam alanının hızla inşa edilmesi ve konutun zamanla bireylerin ihtiyaçları doğrultusunda genişletilmesi yer almaktadır. Bu yaklaşım, sınırlı kaynaklarla hızlı bir çözüm sunarken, uzun vadede toplulukların katılımını ve aidiyet hissini güçlendirmektedir. Araştırmada, mekânsal hareketlilik desenlerini ve yerleşim planlamasının sosyal etkilerini incelemek için coğrafi bilgi sistemleri (GIS) ve agent-based modeling (ajan tabanlı modelleme) teknikleri kullanılmıştır (Gilbert, N. and Troitzsch, K. G. 2005). Bu simülasyonlar, artırımlı konut modelinin uygulanabileceği potansiyel yerleşim yerlerini belirlemiş ve bu bölgelerdeki demografik, altyapısal ve çevresel faktörler göz önüne alınarak analizler gerçekleştirilmiştir. GIS tabanlı analizler, afet sonrası konutların yer seçiminde ulaşım ağları, altyapı durumu, çevresel sürdürülebilirlik, eğitim ve sağlık hizmetlerine yakınlık gibi kriterlerin mekânsal dağılımını değerlendirmiştir. Bu modelin uygulanabilirliği (Epstein, J. M. and Axtell, R. 1996), simülasyon modelleri aracılığıyla detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Ajan tabanlı modelleme (ABM) kullanılarak, bireylerin karar verme süreçleri ve mekânsal hareketlilikleri simüle edilmiştir; her bir ajan, yerinden edilme durumu, sosyal etkileşimleri ve çevresel koşullara göre hareket etmektedir. Coğrafi bilgi sistemleri (GIS) ise mekânsal verilerin toplanması, analizi ve görselleştirilmesi için kritik bir araç olarak kullanılmıştır. Simülasyon süreci, veri toplama, senaryo geliştirme ve sonuçların analizi adımlarını içermektedir. Bu bağlamda, araştırmalar, afet sonrası yeniden yapılanma süreçlerinin başarılı olması için sosyal sürdürülebilirliğin sağlanmasının önemini vurgulamaktadır. Bu analizler, uygun yerleşim alanlarının belirlenmesi ve kaynakların etkin kullanımı için veri sağlamıştır. Sonuç olarak, araştırma bulguları, artırımlı konut modelinin afet sonrası yeniden yapılanma süreçlerinde hem kısa vadeli barınma ihtiyaçlarını hızla karşılamada hem de uzun vadede toplulukların sosyal uyumunu sağlamada etkili bir araç olduğunu göstermektedir. Model, bireylerin ihtiyaçlarına göre genişleyebilir yapısıyla kaynak etkinliğini artırmakta, toplulukların katılımını teşvik ederek aidiyet duygusunu güçlendirmektedir. Aynı şekilde, simülasyonlar, mekânsal hareketlilik ve yerleşim kararlarının, topluluk dinamiklerini ve sosyal sürdürülebilirliği şekillendirdiği vurgulanmalıdır. Araştırma bulguları, artırımlı konut modelinin afet sonrası yeniden yapılanma süreçlerinde önemli sonuçlar doğurabileceğini ortaya koymaktadır. Bu model, yerinden edilmiş toplulukların acil barınma ihtiyaçlarını hızla karşılamakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal uyumu artırarak sosyal dışlanmayı önlemede etkili bir araç olarak işlev görmektedir. Mekânsal hareketlilik desenlerinin ve yerleşim planlamasının sosyal etkileri, toplulukların katılımını teşvik etmekte ve aidiyet duygusunu güçlendirmektedir. Ayrıca, coğrafi bilgi sistemleri (GIS) ve ajan tabanlı modelleme (ABM) kullanımı, uygun yerleşim alanlarının belirlenmesi ve kaynakların etkin kullanımı için değerli veriler sağlamaktadır. Sonuç olarak, bu modelin esnek yapısı ve sürdürülebilirliği, afet sonrası yeniden yapılanma süreçlerinin başarıyla yönetilmesine katkıda bulunarak, toplumsal dayanıklılığı artırma potansiyeli taşımaktadır.

Post-disaster reconstruction processes emerge as a critical domain that requires the rapid provision of shelter for displaced communities. In these processes, it is essential not only to address physical housing needs but also to ensure social cohesion and prevent social exclusion. The main objective of this study is to analyze the role and impact of the incremental housing model in post-disaster reconstruction processes. In particular, the study focuses on the model’s flexibility, sustainability, and potential to meet the needs of communities displaced by disasters.

Going beyond the provision of physical shelter, this research aims to develop solution-oriented approaches that promote social cohesion, prevent social exclusion, and strengthen community belonging. Within the scope of the study, the incremental housing approach has been analyzed using simulation models. In this context, spatial mobility patterns following disasters and their impact on housing settlements were examined in detail. The analysis also considered the interactions between settlement planning and community participation, and evaluated the model’s long-term impacts on communities.

At the core of the model is the rapid construction of a basic housing unit, which can be expanded over time according to the evolving needs of individuals. This approach provides a quick solution with limited resources while also enhancing community participation and a sense of belonging in the long term.

To examine spatial mobility patterns and the social impacts of settlement planning, Geographic Information Systems (GIS) and Agent-Based Modeling (ABM) techniques were employed (Gilbert, N. and Troitzsch, K. G., 2005). These simulations identified potential settlement locations where the incremental housing model could be implemented and analyzed demographic, infrastructural, and environmental factors in these areas. GIS-based analyses assessed the spatial distribution of criteria such as proximity to transportation networks, infrastructure status, environmental sustainability, and access to education and healthcare services in post-disaster housing site selection.

The feasibility of this model (Epstein, J. M. and Axtell, R., 1996) was evaluated in detail through simulation models. Using ABM, the decision-making processes and spatial mobility of individuals were simulated; each agent acted based on displacement status, social interactions, and environmental conditions. GIS served as a critical tool for collecting, analyzing, and visualizing spatial data. The simulation process included data collection, scenario development, and result analysis.

In this context, the research emphasizes the importance of ensuring social sustainability for the success of post-disaster reconstruction processes. These analyses have provided valuable data for identifying suitable settlement areas and for the effective use of available resources.

In conclusion, the findings indicate that the incremental housing model is an effective tool for addressing both the immediate housing needs and the long-term social integration of communities in post-disaster reconstruction efforts. With its expandable structure tailored to individual needs, the model enhances resource efficiency, fosters community participation, and strengthens the sense of belonging. Likewise, the simulations highlight how spatial mobility and settlement decisions shape community dynamics and social sustainability. The research findings reveal that the incremental housing model can yield significant outcomes in post-disaster reconstruction. It not only rapidly meets the urgent shelter needs of displaced populations but also promotes social cohesion and prevents exclusion. Moreover, spatial mobility patterns and settlement planning processes encourage community participation and reinforce social ties. The use of GIS and ABM provides valuable data for identifying appropriate settlement locations and ensuring the efficient use of resources. Ultimately, the model’s flexible structure and sustainability contribute to the successful management of post-disaster recovery and hold potential for enhancing social resilience.