Uygarlık Tarihi, İsmail Güven, Editör, Pegem A Yayıncılık, Ankara, ss.437-460, 2020
İlk Amerikalıların, büyük buzul çağının sonlarına doğru, Asya ile Alaska arasında oluşan koridordan vahşi hayvan sürülerini takip ederek Amerika'ya geçen avcı topluluklar olduğu düşünülmektedir. Onların Güney Amerika'nın güney ucuna M.Ö. 12.000 ile 7000 yılları arasında ulaşmış olduğu ve bir yandan da Kuzey Amerika boyunca doğu ve batıya doğru yayıldıkları tespit edilmiştir. Orta ve Güney Amerika'da tarımın başlamasıyla ilk uygarlıklarını kurmaya başlayan bu topluluklar; günümüz Amerika Birleşik Devletleri'nin verimli ovalarından, Orta Amerika'nın nemli tropikal ormanlarına kadar dolaştıkları her yerde, yaşadıkları çeşitli ortamlara uyum sağlamış ve benzersiz yaşam biçimleri oluşturmuşlardır. Yarattıkları karmaşık toplumlar, 15 ve 16. yüzyıllarda Avrupalıların Amerika'yı keşfetmesi ve fethetmesi sürecine kadar ayakta kalmıştır. Amerika'nın Avrupalılarca keşfi ve fethedilmesi; İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi güçlerin öncülüğünde, Kuzey ve Güney Amerika'yı Avrupai normlar ve kolonizasyon çerçevesinde baştanbaşa değiştirmek şeklinde kendini göstermiştir. Sonraki yıllarda gerçekleşen köle ticareti nedeniyle Amerika artık Avrupalılardan sonra Afrikalılara da ev sahipliği yapan bir kıta haline gelmiştir. Atlantik'te sadece köleler değil toplum yaşamına ait tüm kültür ögeleri de taşınmış, böylelikle dünyanın doğu ve batı yarım küresi kaynaşmış ve uygarlık tarihi için önemli bir dönüm noktası yaşanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri'nin kurulması ve bir dünya gücü olarak yükselmesinden sonra kıta ve dünyanın kaderi hiç olmadığı kadar büyük bir değişim sürecine girmiştir.