Eyfor 8 Uluslararası Eğitim Yönetimi Forumu, Ankara, Türkiye, 19 - 21 Ekim 2017, ss.513-514, (Özet Bildiri)
Modern dünyada hemen hemen her ülkede iletişim dili konumundaki İngilizce’nin Türkiye’de
etkin olarak öğretimi ele alınması gereken konuların en başında gelmektedir. Crystal (1997)’a göre
"Bir dil, her ülkede tanınan özel bir role sahipse gerçekten küresel bir statüye ulaşmış demektir.”
Swales (1987), her yıl yayınlanan milyonlarca akademik makalenin % 50'den fazlasının İngilizce
yazıldığını ve bu sayının her yıl daha da arttığını dile getirmektedir. Günümüzde bilim ve teknolojinin
tartışmasız dilinin İngilizce olduğunu ve pek çok ülkede bilimsel dergilerin artık anadilden daha çok
İngilizce olarak yayınlandığını ve hatta bazı disiplinlerde, İngilizce’nin iletişimin evrensel dili olarak
ortaya çıktığını da ifade etmektedir. Durum bu haldeyken öğrencilerin yapması gereken şey, rekabetin
üst seviyede olduğu, iş bulma olanaklarının kısıtlı olduğu bir ülkede fark yaratmak adına bu dili en iyi
şekilde öğrenebilmektir (Nunan, 2014). Demirel (2003)’e göre yabancı dil eğitimi konusunda uzun
zamandır yapılan çalışmalar, uygulanan farklı dil politikalarının da etkisiyle istenilen sonuca
ulaşamamıştır. Ne yazık ki bu durum ilköğretimden başlayarak yüksek öğretime kadar da devam
etmektedir (Haznedar, 2010).
Demirel (1999)’e göre, Türkiye’de yabancı dil öğretimi konusunda hem kamusal hem de
bireysel olarak önemli ölçüde zaman ve kaynak ayrılmasına rağmen yine de istenilen düzeyde başarı
elde edilememiştir (Işık, 2008). Ülkemizde yabancı dil eğitiminde karşılaşılan sorunlardan bazılarını
kalabalık sınıflar, fiziki koşulların zorluğu, öğretmen nitelikleri, uygulanan farklı dil politikaları,
öğrencinin sosyal ve ekonomik durumu, uygulanan program ve özellikle ilk öğretim ve ortaöğretimde
ders saatlerinin özel okullar ile kıyaslandığında daha az olması olarak sıralamak mümkündür
(Haznedar, 2010).
Alan yazın incelendiğinde İngilizce öğretimi konusunda yaşanan zorluklara ilişkin çeşitli
çalışmaların yapılmış olduğu görülmektedir. Gökdemir (2005), Tosun (2006), Ergüder (2005)’in
yapmış olduğu çalışmalarda öğrencilerin önceki yaşantılarında karşılaştıkları birtakım olumsuzluklar
nedeniyle öğrenmeye karşı önyargılı olmaları sonucuna ulaşılmıştır. Gökdemir (2005), Haznedar
(2010) ’ın araştırma bulguları ise öğrencilerin yabancı dil öğrenimine yeterince zaman ve çaba
harcamamaları, dolayısıyla istenilen hedefe ulaşma konusunda sorun yaşamalarına işaret etmektedir.
Gökdemir (2005) çalışmasında ayrıca hazırlık bölümlerinde izlencenin yetiştirilebilmesi nedeniyle
programın oldukça hızlı uygulandığına yer vermiştir. McKenzie ve Schweitzer (2001) ise zayıf
çalışma alışkanlığı olan öğrencilerin akademik performanslarında düşme olmasının kaçınılmaz
olduğuna değinmekle birlikte aynı zamanda öğrencilerin akademik başarısını etkileyen üniversiteye
uyum, ekonomik durum, sosyal destek gibi bazı psikososyal faktörlerin varlığına da dikkat
çekmişlerdir. Tüm bu bilgiler ışığı altında bu çalışmanın üniversite öğrencilerinin dil öğrenimi
sırasında yaşadıkları sorunların öğretim elemanları görüşleri doğrultusunda ortaya konulması ve
bunlara yönelik çözüm önerilerinin sunulması yoluyla bu güçlüklerin giderilmesinde, verilen eğitimin
niteliğinin geliştirilmesinde etkili olacağı varsayılmaktadır.