Yazılama, İstanbul, 2023
İkinci Baskıya Önsöz
2017’de ilk
baskısı yapılan Tarihselci Yöntem ve
Bilim Tarihi geçen süre içinde tükendi ve bütün mütevazılığine rağmen
benimsediği yöntemle bilim tarihi çalışmalarına etkide bulunduğu görüldü.
İkinci genişletilmiş ve gözden geçirilmiş baskısının ise bu etkiyi çoğaltmasını
bekliyoruz.
İlk
baskıdaki bölümlerde görebildiğimiz hatalar düzeltildi ve yeni içeriklerle geliştirildi.
Ayrıca kitaba dört yeni bölüm eklendi.
Yeni eklenen
bölümlerden ikisi bir bilim insanının yaşam öyküsüne odaklanmaktan çok bir
insanın yaşamına sıkıştırılamayacak süreçleri ele alıyor. Bunlardan ilki Bilim insanlarını yüzyıllar boyunca
düzenin hizmetine sokan paradigma: Biyolojik belirlenmecilik
adlı bölüm. Birkaç yüzyıldır eğer bilim
insanları ırkçı ve biyolojik hareketin toplumsal hareketi belirlediğine ilişkin
görüşlere sahiplerse bu ancak tarihselci yöntemle açıklanabilecek bir olgudur.
Toplumsal eşitsizliğin sürmesinden yana olan egemen sınıflar bilim insanlarını
bu eşitsizliği gerekçelendirecek ideolojileri üretmeleri için kullanmış
gözüküyorlar. Aynı olgunun belki kaba ırkçılık olarak değil ama değişik
şekillerde bugün devam ediyor olması daha anlaşılır oluyor böylece.
İkinci eklenen ve çok sayıda bilim
insanının bir dönemini kapsayan bölüm ise Savaşın Hizmetinde Bilim: Manhattan Projesi adını taşıyor. Bu bölüm kapitalizmin
emperyalizm aşamasında bilimin ne kadar büyük ölçekli ama bir o kadar da zalim
olabileceğini bize gösteriyor.
Ayrıca iki bilim insanının yaşamı ve eserlerini ele alan
bölümler eklendi. Bunlardan Kozmonotiğin
Kurucusu Konstantin Tsiolkovskiy:
Deha, Azim ve Devrimin Kesişmesinde Yıldızı Parlayan Bir Öncü adlı bölüm Türkiye’de çok tanınmayan Tsiolkovskiy’nin yaşamını ve insanın uzaya çıkışının nasıl teorize
edildiğini konu alıyor. Feodal bir imparatorlukta yokluklar içinde ve akademik
ilgiden yoksun olarak üreten Tsiolkovskiy Ekim Devrimi ile birlikte Sovyet
akademisinin önemli bir üyesi haline geliyor. Aynı zamanda bu kişisel hikâye
sosyalizmin kâğıt üstündeki teorik çalışmaları hızla gerçekleştirmesinin ve
üretici güçleri geliştirmesinin bir örneğini sunuyor.
Son olarak
eklediğimiz bölüm ise Primatolojinin Öncülerinden Jane Goodall
oldu. Bu bölümde Goodall’ın yüksek primat türlerinin laboratuvarda, kafeste
değil de bir antropoloğun bir kabilenin içinde yaşaması gibi araştırılmaları ve
sosyal örüntülerinin ortaya konmasındaki öncülüğü konu elde ediliyor. Ayrıca bu
kitabın belgelemek istediği konulardan biri olan kadınların bilim üretimine
katılmak için verdikleri mücadeleye iyi bir örnek oluşturuyor. Öte yandan
Goodall’ın bir Büyük Britanya’nın yarattığı ideolojik atmosferde bilim insanı
olarak gösterdiği düşünsel zaaflar da ele alınıyor.
Kitabı bu ikinci
baskıyla tamamlanmış kabul etmiyoruz. Ankara Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim
dalındaki dersler ve bilim tarihi üzerine çalışmalar devam ediyor. Umarım
üçüncü baskısını yeni bölümlerle çıkarabiliriz.
Okuyucuların kitabın
söz konusu baskısına verecekleri geribildirimleri çok önemli buluyoruz.
Hep birlikte
Türkiye’de bilim tarihini geliştirmek, üzerinde düşünmek ve üretmek üzere…
Erhan Nalçacı
25.08.2021