ALMANYA’DA TÜRKLER, DİNİ TANINMA VE ALEVİLERİN BİR DİNİ CEMAAT OLARAK TANINMASI


Mazlum M.

TURK KULTURU VE HACI BEKTAS VELI - ARASTIRMA DERGISI, sa.111, ss.361-380, 2024 (Scopus)

Özet

Bu çalışma, Almanya’da artık uzunca bir süredir yaşayan Türklerin bu ülkedeki din devlet ilişkileri sistemine entegrasyonlarına odaklanmaktadır. Etnik farklılıklara yönelik resmi bir tanınma sistemi olmayan Almanya, tarihsel olarak farklı mezheplerin bir arada yaşadığı bir ülke olması hasebiyle ülkede yaşayan dini farklılıklara sahip toplulukların eşit olarak tanınmasına olanak sağlayan bir sisteme sahiptir. Nitekim bu durum Almanya’da yaşayan Türkler tarafından da fark edilmiş, bu sebeple de kurumsallaşma çabaları ve tanınma talepleri tarihsel olarak genelde dini alanda yoğunlaşmıştır. Ancak Almanya’da yaşayan Türklerin kurduğu dini örgütlenmeler arasında sadece Almanya Alevi Cemaati (AABF) tam anlamıyla başarı göstermiş ve Alevilerin yaşadığı birçok eyalette yerleşik kiliselerle eşit hakları elde edebilmiştir. Ülkede Türklerin kurdukları İslami örgütlenmeler henüz birçok eyalette dini cemaat olarak bile görülmemektedir. Bu meseleyi merkezine alan çalışmamız, bütün bu örgütler arasında sadece AABF’nin tanınmış olması durumunu açıklamak amacıyla yeni bir teorik çerçeve önermektedir. Politik fırsat yapıları, izlek bağlılığı ve ulus ötesi bağlantıları bir araya getiren bu eklektik çerçeve, durumu genellenebilir bir şekilde açıklama iddiasındadır. Buna göre Almanya’daki Türk örgütlenmelerinin kurumsallaşması kalıcılık projeksiyonu, politik fırsat yapıları, ulus ötesi bağlar ve bunların oluşturduğu izlek bağlılığı dinamikleri tarafından şekillendirilmiştir. Türklerin burada kalıcı oldukları netleştikçe örgütlenmeler politik fırsat yapılarından yararlanma çabasına girmişler ancak bu örgütlerin ulus ötesi bağları bu durumu genel olarak geciktirici ya da engelleyici bir mahiyet göstermiştir. Özellikle insan ve finans kaynağı gibi konularda ulus ötesi bağlara mecbur olan bazı örgütlerde, bu bağlar ciddi bir izlek bağlılığı yaratmış ve bu örgütleri politik fırsat yapılarından yararlanarak tanınma ya da ulus ötesi bağlarını devam ettirme kutupları arasında bırakmıştır. Ulus ötesi bağların daha zayıf izlek bağlılıkları yarattığı AABF örneğinde ise, yerelleşme ve sisteme uygun reform kararları çok daha hızlı alınarak, tanınma süreci sorunsuz tamamlanabilmiştir.