Fe Dergi, cilt.4, sa.2, ss.31-43, 2012 (Hakemli Dergi)
Cinsel davranışları boyunduruk altına sokmak, yasanın belki de en eski takıntılarından biridir. Fakat yüzyıllar boyunca yasanın hedeflediği şey, hakiki bir cinsiyet talebinde bulunmak değil, belirli cinsel davranışları, evlilik ilişkilerini merkeze alarak yasaklamaktı. (Eş)cinselliği, bir hakikat ve bir müdahale alanı olarak inşa eden şey, yasadan çok norm olmuştur: Yasanın cezalandırdığı şey belirli bir cinsel ilişki türüydü, oysa normun patolojik ilân ettiği şey bir tür olarak eşcinselliktir. Nitekim buna koşut olarak yasa ya norma eklemlenmiş ya da giderek geri çekilmiştir. Şimdi yasa bir başka şekilde yeniden gündemimizde, ancak bu defa karşımıza almak için değil: Artık yasa, nefret söylemi ve nefret suçları karşısında göreve çağırdığımız şeydir. Bu makale, eşcinselliğin yasayla, suçla ve cezayla ilişkilenme tarzlarındaki dönüşümlere odaklanarak, hem yasanın yerini doğru tespit etmeye, hem de yasanın siyasal özneleşme bakımından doğurduğu handikapları sorgulamaya çalışmaktadır.
To subjugate sexual practices is probably one of the oldest obsessions of the law. Nevertheless, the purpose of the law was for centuries not to demand a true sex, but to ban some sexual behaviours on the basis of matrimonial relations. Rather than the law, it has been the norm that constructs (homo)sexuality as a space of truth and intervention: The thing punished by the law was only a particular type of sexual relations. However, the thing called pathological by the norm is now homosexuality as a species. Hence, in parallel with this, either the law has been articulated to the norm, or it has gradually stepped back. Now, the law is once again on our agenda, but this time not to resist it: Now the law is the one that we call against hate speech and hate crimes. This article, by focusing on the transformation of the relation between crime, punishment and homosexuality, tries to determine the place of the law correctly on the one hand, and to question the handicap of the law in terms of political subjectivity on the other hand.