FİKRÎ MÜLKİYET HUKUKÇULARI TOPLANTISI: YARGITAY VE AVRUPA BİRLİĞİ ADALET DİVANI KARARLARI HAKKINDA KARŞILAŞTIRMALI PERSPEKTİFLER, Antalya, Türkiye, 16 - 18 Mayıs 2022, ss.137-182
Sessiz kalma yoluyla hak kaybı, marka hukukunun kamusal niteliğini ön
plana çıkaran bir müessesedir. Marka da bir sınai mülkiyet hakkı türü olarak,
mutlak haklara konu olmakla birlikte, burada eşya hukukundaki mülkiyet
hakkından ayrılan bir müessese düzenleme altına alınmıştır. Aslında “sessiz
kalma yoluyla hak kaybı” kurumu, marka hukukunda, 4721 sayılı Türk Medeni
Kanunu’nun (TMK) 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye
kullanılması yasağının özel bir görünümü olarak karşımıza çıkmaktadır. Marka
hukukunu ilgilendiren anlamıyla; sessiz kalma yoluyla hak kaybı, makul
sayılmayacak kadar uzun bir süre kullanılmayan bir hakkın, kullanılmasının
artık dürüstlük kuralına aykırılık oluşturacağı kabul edildiğinden, bu hak
kullanımının hukuk düzenince korunmamasından kaynaklanmaktadır. Bu
korunmama sonucuna yol açan hak kaybı, özel şartların varlığına bağlı olarak
sessiz kalma yoluyla oluşmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) yürürlüğe girmeden önce
Türk marka hukukunda sessiz kalma yoluyla hak kaybıyla ilgili pozitif bir
düzenleme mevcut olmadığından, sessiz kalma yoluyla hak kaybının dürüstlük
kuralına dayandığı ifade edilmekteydi. Ancak Sınai Mülkiyet Kanunu ile
marka hukukunda sessiz kalma yoluyla hak kaybı, pozitif bir düzenlemeye
kavuşmuştur (SMK m. 25/6). Bu nedenle kavramı tanımlarken ve uygularken
artık ilgili madde hükmündeki şartların göz önünde bulundurulması
gerekmektedir. Konuyu daha önceki dönemdeki gelişmeleri aktararak ele
alacağız.