PEGEMA, Ankara, 2025
Bilgi çağının en çarpıcı dönüm noktalarından biri, Yapay Zekânın (YZ)
yalnızca teknik bir yenilik olmaktan çıkarak, toplumsal yaşamın ve eğitimin
asli bileşenlerinden biri hâline gelmesidir. Bugün, algoritmaların öngörü gücü,
makine öğrenmesinin dönüşüm potansiyeli ve Yapay Zekâya atfedilen bilişsel
işlevler, artık sadece mühendislik disiplinlerinin değil, sosyal bilimlerin de
tartışma gündeminin merkezine yerleşmiştir. Özellikle Sosyal Bilgiler eğitimi,
bireyin toplumsal, tarihsel ve kültürel bağlamı kavramasında öncü bir rol
üstlendiği için, Yapay Zekâ ile etkileşimi hem felsefî hem de pedagojik
bakımdan dikkate değer bir boyut arz etmektedir.
Bu kitap, Yapay Zekânın (Artificial Intelligence-AI) Sosyal Bilgiler
öğretimiyle kesişim noktalarını, teorik çerçeveden sınıf içi uygulamalara kadar
geniş bir perspektifte irdelemeyi amaçlamaktadır. Ele alınan bölümlerde,
öncelikle Yapay Zekâ kavramının eğitim felsefesi içindeki yeri tartışılmakta;
ardından Sosyal Bilgilerin doğasıyla etkileşimi, öğrencilerin eleştirel
düşünme, tarihsel empati, vatandaşlık bilinci ve etik muhakeme becerileri
üzerindeki yansımaları sorgulanmaktadır. Bununla birlikte, Yapay Zekânın sınıf
ortamına dâhil edilmesinde öğretmenlerin pedagojik sorumlulukları, dikkat
edilmesi gereken etik ilkeler ve olası riskler titizlikle
değerlendirilmektedir.
Kitabın özgün katkılarından biri de somut ders tasarımlarına yer
verilmesidir. Bu tasarımlar, öğretmenlere yalnızca teknolojiyi kullanma
becerisi kazandırmayı değil, aynı zamanda teknolojinin sunduğu imkânları Sosyal
Bilgilerin değer merkezli yapısıyla bütünleştirmeyi hedeflemektedir.
Böylelikle, Yapay Zekâ yalnızca bilgi aktarımını hızlandıran bir araç değil,
aynı zamanda toplumsal hafızayı, tarihsel deneyimi ve kültürel çoğulculuğu yeni
boyutlarda öğrenciyle buluşturan bir köprü olarak görülmektedir.
Elinizdeki eser, geleceğin sınıflarına dair bir vizyon sunma iddiası
taşımaktadır. Bu vizyon, ne teknolojik determinist bir yaklaşımın tek yönlü
iyimserliğiyle ne de teknolojik yabancılaşmanın karamsarlığıyla sınırlıdır.
Aksine, Yapay Zekânın imkân ve sınırlarını aynı anda gözeten dengeli bir bakış
açısıyla, Sosyal Bilgiler öğretiminin pedagojik, kültürel ve etik boyutlarını
yeniden düşünmeye davet etmektedir. Bu çalışmanın hem akademisyenler hem
öğretmenler hem de eğitim politikalarının şekillendiricileri için bir başvuru
kaynağı olmasını diliyoruz. Geleceğin yurttaşlarını yetiştiren Sosyal Bilgiler
öğretmenlerinin, Yapay Zekâyı sadece bir araç olarak değil, aynı zamanda
toplumsal sorumluluk ve bilinçle harmanlanması gereken bir olgu olarak
kavramaları dileğiyle…