ÇINARIMIZI SELAMLAMA: PROF. DR. MAHMUT ÂDEM’İ ANMA TOPLANTISI, Kasım KARAKÜTÜK, Editör, Ankara Üniversitesi, Ankara, ss.107-122, 2023
Dokuz
yüz otuz beş yılının
dördüncü ayının on birinci günü dünyaya geldi. Hava serin, dağlar karlı,
günlerden perşembeydi. Rüzgâr kuzeyden esiyor ve gökyüzüne beyaz, buruk tuz zerrecikleri
serpiyordu. Vilayetin adı Denizli’ydi[1]
ama denizden yaklaşık yedi gün uzaktaydı. Zamanın Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal
ATATÜRK’TÜ, ikisinin de baba adı Ali Rıza’ydı. İkisi de babalarının yokluğunda
büyümüşlerdi. Yoklukla erken tanışmışlardı.
İklim sert, toprak haşin, hayat acıydı. Yoksuldu ama
mutluydu Hasan Hüseyin.
Yaklaşık dört yıl mücadele ve dayanışmayla köyünün, kırsalının tadını çıkardı.
Yoksulluk başa bela… Dokuz yüz otuz dokuzun soğuk bir kasım sabahı dayısı çıka geldi. Tıpkı yüreği gibi elleri de dolu doluydu. Çocuğu yoktu ve bir
evladı olsun diye baldızından medet umuyordu. Yoksulluk boynunu büküyordu ama
evladının daha iyi koşullarda yaşayacağını bilmek de acısını hafifletiyordu.
Merasimsiz hazırlandılar ve gözyaşlarıyla vedalaştılar. Dayısının atının
terkisinde Honaz'ın Kaklık Köyüne doğru yola çıkmışlardı. Rüzgâr doğudan
esiyordu ve dayısı yanık bir türkü söylüyordu.
Kaklık, Söğüt gibi değildi. Daha küçüktü, daha tenhaydı, dağın eteğinde değil, ovanın düzündeydi. İklimi daha ılımandı, toprağı daha bereketliydi. İş çoktu ama ekmek de boldu. On yaşına kadar teyzesi ve dayısıyla sıkıntısız bir hayat yaşadı. Tarlalarda, bahçelerde çalıştı, koyun-keçi güttü, aşık-sülenke oynadı. On yaşında eğitimle daha doğrusu eğitmenle tanıştı. Gezmekten, tozmaktan ve oyunlardan daha keyifli bir şey bulmuştu… Öğrenmek. Eğitmenden ders almaya başladığında yıl dokuz yüz kırk beş, Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli YÜCEL’Dİ.