TOPLUM VE BILIM, sa.158, ss.87-147, 2021 (Hakemli Dergi)
2007’de, Türkiye’nin anayasal-siyasal tarihi bakımından önemli kırılmalar yaşandı. Bu olağanüstü dönemde cumhurbaşkanı seçimi bir anayasal krize dönüştü, cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesini düzenleyen anayasa değişikliği referandumu gerçekleşti ve hükümet tarafından belirlenen bir bilim kuruluna yeni anayasa taslağı hazırlatıldı. Belirli varsayımlar, kavramlar ve anayasal stratejiler üzerine inşa edilen AKP anayasacılığının oluşumu bu dönemde başladı ve bu anayasal kriz ortamı hiç dinmedi. 2008 yılında, türban yasağının kaldırılması için yapılan anayasa değişikliği, AYM’nin değişikliği iptal kararı ve iktidar partisinin kapatılmaktan kıl payı kurtulduğu bir parti kapatma davası yaşandı. Türkiye’nin siyasal yaşamında hâlâ devam eden bölünmeler yaratan anayasa değişikliği referandumu 2010’da gerçekleşti. 2011’de yeni bir anayasa yapmak için parlamentoda Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu, 2016’da dokunulmazlıklar belli bir tarihe kadar olan fezlekeler bakımından bir defaya mahsus olarak kaldırıldı; yine 2016’da bir askerî darbe girişimi yaşandı ve hukuk, mahkeme kararları ve siyasal yaşam üzerindeki etkileri bugüne dek devam etti. 2017’de olağanüstü hal koşullarında hükümet sistemi değişikliği gerçekleşti. Tüm bu anayasal kriz süreçlerinde AKP anayasacılığı hedeflediği siyasal sonuçlar için kavramlar, stratejiler ve düzenlemeler üretti. Bu makalede, AKP anayasacılığını tanımlamayı ve Mülkiye (Ankara Üniversitesi SBF) Anayasa Hukuku Kürsüsü tarafından benimsenip geliştirilmiş olan özgün anayasacılık geleneği perspektifinden eleştirmeyi deneyeceğiz.
Anahtar sözcükler: AKP anayasacılığı, anayasa yorumuma farklı yaklaşımlar, yeni anayasa,
hükümet sistemi, laiklik.