İyi günde kötü günde kök hücre ekzozomları


Can A.

26. Elektron Mikroskopi Kongresi, Eskişehir, Türkiye, 20 - 23 Eylül 2023, ss.191, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Eskişehir
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.191
  • Ankara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

164 - İyi Günde, Kötü Günde Kök Hücre Ekzozomları

Alp Can1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi

İletişim: alpcan@ankara.edu.tr

Ekzozomlar ilk olarak 1980'lerde keşfedildi. Bu hücre dışı veziküller başlangıçta hücre atığı veya enkaz

olarak kabul edildi. Bilim insanlarının hücreler arası iletişimdeki rollerini anlamaya başlaması 1990'ları

buldu. Ancak, ekzozom araştırmalarındaki gerçek patlama, teknolojideki ilerlemelerin bilim insanlarının

ekzozomları daha ayrıntılı bir şekilde incelemesine ve çeşitli fizyolojik ve patolojik süreçlerdeki rollerini

anlamasına izin verdiği 2000'lerden sonra gerçekleşti. O zamandan beri, ekzozomlar, bağışıklık yanıtları,

nöronal iletişim ve kanserin ilerlemesi dahil olmak üzere birçok biyolojik süreçte kritik bileşenler olarak

belirlenmiştir.

Ekzozomlar, 30 ila 150 nanometre çapında ve neredeyse tüm hücre türleri tarafından üretilip sışarı salınan

nano ölçekteki hücre dışı veziküllerdir. Sitoplazmada çok veziküllü cisimlerde (MVB'ler) oluşurlar. MVB'ler

hücre zarıyla birleştiğinde, ekzozomlar hücre dışına atılır ve hücre-hücre iletişimde kritik rol oynar.

Proteinler, lipidler ve nükleik asit (hem DNA hem de RNA) ve büyüme hormonları gibi çeşitli

biyomoleküller içerirler. Ekzozomun bileşimi, salındığı hücrenin durumunu yansıtabilir, bu yüzden

ekzozomları incelemek, çeşitli fizyolojik/patolojik koşullar hakkında bilgi verebilir. Son yıllarda hastalıkların

tanısı (kanser vb.) ve hücreye ilaç taşıma deneysel uygulamaları vardır. Hücrelerarası mediyatör olarak

hücre farklılaşması, inflamasyonun baskılanması, anjiyogenez ve hücrenin biyolojik aktivitesinin

düzenlenmesi gibi işlevler yüklenirler.

Ekzozomlar kan, idrar veya hücre kültürü ortamları gibi biyolojik sıvılardan çok aşamalı yöntemlerle elde

edilirler. En yaygın izolasyon tekniği dereceli (ayırıcı) ultrasantrifüjdir. İşlem, giderek daha yüksek yer

çekimi kuvvetlerinde (100.000-120.000 g) birkaç tur santrifüj içerir. İlk turlar hücreleri ve hücre artıklarını

ayırır. Son ultrasontrifüj adımları, ekzozomları çökelek haline getirir. İkinci en yaygın yöntem Yoğunluk

Gradyanı Santrifüjlemedir ve ekzozomları yoğunluklarına göre ayırır. Diğer izolasyon teknikleri Boyut

Dışlama Kromatografisi, Polimer Tabanlı Çöktürme, İmmünoafinite Yakalama, Mikroakışkan Temelli

Teknikler’dir. Bu teknikler, ekzozomları boyutlarına, şekillerine veya yüzey proteinlerine göre izole

edebilir. Mikroakışkan temelli teknikler hala geliştirilmekte olup, geleneksel yöntemlerden daha hızlı ve

daha verimli olma potansiyeline sahiptir. Bu yöntemlerin her birinin kendi avantajları ve sınırlamaları

vardır ve hangi yöntemin kullanılacağı, ekzozomların kaynağına ve istenen sonraki uygulamalara bağlı

olabilir.

Çalışma ekibimizin bir süre önce başlattığı projelerde çeşitli kök hücrelerden elde edilen ekzozomların

dereceli ayrıştırılması, elde edilen materyalin sayısal, yapısal ve işlevsel özelliklerinin ortaya konması ve

endotel hücreleri üzerinde in vitro anjiyogenez etkileri incelenmektedir. Bu kongrede bu çalışmalardan

örnekler yer almaktadır (TÜBİTAK 121S821 ve Ankara Üniversitesi BAP TSG-2022-2545 tarafından

desteklenmiştir).

Anahtar Kelimeler: kök hücre, ekzozom, angiyogenez, rejenerasyon