Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, cilt.23, sa.4, ss.1256-1266, 2024 (Hakemli Dergi)
Düşünmenin bir başlangıç ilkesi ile harekete geçmesi ve bu ilke yoluyla felsefenin bir dizge içinde kendini sunması Schelling’in transandantal idealizmini belirler. Filozofun dizgesinde koşulsuz bir ilke olarak ortaya konulan özbilinç, başlangıç sorununa ilişkin bir çözüm girişimidir. En yüksek ilke olarak özbilinç, öznel ve nesnel olanın birliğinin sağlanmasına dönük bir nihai zemin ile kendisinin nedeni ve sonucu olan bir mutlak ortaya koyar. Bu birlikte ben (zihin) ve doğa birbirlerini gerektiren bir ilişkide çakışmakta ve ‘ben’ hem özne hem de kendisi için bir nesne olmaktadır. Bu transandantal birlik, bilginin de bir koşulu olarak, başlangıç ilkesinden bütün bir dizgeyi türetmeyi olanaklı kılar. Dolayısıyla ilk ilkenin bulgulanışı ve ne olduğu dizgenin genel karakterini ve yapısını da belirlemektedir. Bu bağlamda bu çalışmada Schelling’in dizgesinin ilk ilkesine ilişkin bir çözümleme yapılarak başlangıç ilkesi sorununun önemi gösterilecektir. Transandantal İdealizm Dizgesi yapıtı çerçevesinde filozofun Spinoza, Kant ve Fichte’den farkı da ortaya konulacak, bu doğrultuda düşüncenin ve bilginin kendini ilk ilkeyle meşrulaştırma zemini açığa çıkarılacaktır. Bu çerçevede Schelling’in yaklaşımı özellikle Spinoza’nın açıklamakta eksik bırakmış olduğu öznelliğin öne çıkarılışı olarak da okunabilir. Ayrıca var olma ve bilmenin başlamasının olanağı olarak bir ilkenin bulgulanması düşünme süreçlerinin işleyişinin koşulu olarak tespit edilmekte ve ontolojik ve epistemolojik açıklamalar için kökensel bir zemin olarak kritik bir önem taşımaktadır.