George Sand’ın Flaubert’e Mektuplarında Yaşamın, Sanatın Anlamı


Kula M. N.

Frankofoni, cilt.45, ss.89-102, 2024 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 45
  • Basım Tarihi: 2024
  • Dergi Adı: Frankofoni
  • Derginin Tarandığı İndeksler: MLA - Modern Language Association Database
  • Sayfa Sayıları: ss.89-102
  • Ankara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Kendini “yarı sanatçı, yarı mistik” olarak ifade eden, yaşadığı çok sayıda düş kırıklığına rağmen geleceğe olan inancını koruyan, eşitlik kavramını yücelten, sosyalist düşünceye yakın bir cumhuriyetçi olan George Sand, dayanışmayı, “beşeri aklın gelişmesinin en somut örneği” olarak görür. 1863’te, Salammbô’nun yayınlanması nedeniyle, sanatı az sayıda insanın anlayabileceğinden hareket ederek, kalabalığı küçümseyen sanatçının sadece on ya da on iki okuyucu için çalışması gerektiğini ileri süren Flaubert’le mektup yoluyla ilişkiye geçer. İki aydın arasında temel farklılıklar olduğu halde, harika bir dostluğun izini taşıyan bu karşılıklı yazışma sayesinde, Sand, sanatsal yaratımdaki güçlüğün, edebiyatın, siyasetin, gündelik yaşamın daha bir bilincine varır. Edebiyatın maddi bir araca dönüştüğü bir dünyada, edebiyatın geleceği, yazarın işlevi üzerine “geçmiş zaman şairi”yle tartışır. Sand’a göre, “sanatın içine işleyeceği duyarlı kalpler ya da insanlar olmazsa, sanat nedir ki? Etrafına ışık saçmayan, hayat vermeyen bir güneştir sadece.” Amacı, “eğlendirerek eğitmektir. Erdemi salık vererek kitleleri iyileştirmektir.” Tutucu bir ülkenin önyargılarıyla mücadele eden, gelişime inanan yazar, duygusal bir iyimserliğin savunuculuğunu yapar. 1848 Devrimi’nin başarısızlığı karşısında düş kırıklığı yaşayan sanatçı, yüreğinin lirik akışına kendini kaptırır, esinini beşeri sevgiden alan eserleriyle edebi yaşama katkıda bulunur. Sık sık yazışan Sand, yazım tarzını yaşam şekliyle birlikte ortaya koyar. Flaubert’in uzlaşmaz tutumu karşısında bile, “Nohant’ın iyi kalpli hanımı” bütün içtenliğiyle onunla tartışmayı yeğler; sanatın somut hakikatin incelenmesi değil, ideal gerçeğin araştırılması olduğunu açıklamaya çalışır. XIX. Yüzyıl Fransız Edebiyatı’nın bu iki “usta” yazarının eleştirileri sayesinde, okuyucu, hayatın ve sanatın anlamına derinlik kazandırma olanağını bulur.

Anahtar Sözcükler: Mektuplar, Sanat, Sanatsal yaratım, Duygusal iyimserlik, Bakış açısı, Eleştirel yorumlama, İdeal gerçek, Toplumsal önyargılar, Derinlemesine araştırma 

THE MEANING OF LIFE AND ART  IN THE CORRESPONDENCES  OF GEORGE SAND WITH FLAUBERT Defining herself “half mystical, half artist” and a republican close to the socialists, who upholds the principle of equality and keeps her faith in the future despite multiple disappointments, George Sand considers solidarity as “the most intense source of the progress of the human spirit”. In 1863, on the occasion of the publication of Salammbô, she establishes an epistolary relationship with Flaubert, who claims that, since few people being able to understand art, the artist should work only for ten or twelve readers by despising the crowd. In the epistolary exchanges pointing out a formidable friendship despite the fundamental differences between the two intellectuals, Sand finds the possibility of daily life, literature, politics, and the difficulty of artistic creation. In a world where literature becomes a commodity, she debates with her “troubadour” on the role of the writer and on the future of literature. “What is art without the hearts or minds where it is poured?, she asks. A sun that would not shine and would not give life to anything.” Its goal is to “educate while having fun; improving masses by preaching virtue to them.” Believing in progress and fighting against the prejudices of a conservative country, the writer becomes the apostle of sentimental optimism. Disappointed by the failure of the 1848 revolution, she leaves herself to the lyrical outpourings of her heart, and through works of humanitarian inspiration, she makes a contribution to intellectual life. Devoting herself to an abundant correspondence, she often exposes her way of writing with her way of life. Despite Flaubert’s irreconcilable point of view, the “bonne dame de Nohant” prefers to have an openhearted discussion with him and tries to explain that art is not the study of positive reality, but rather a search for ideal truth. Thanks to the reviews of these two “masters” of the nineteenth-century French literature, the reader has the chance to more deeply understand the meaning of art and life.

Key words: Correspondence, Art, Artistic creation, Sentimental optimism, Point of view, Critical commentary, Ideal truth, Social prejudices, Extensive research