Karpal tünel sendromunda tedavi sonrası erken dönemde EMG’nin yeri var mı?


Kıratlıoğlu Y., Bezirgan U., Özaydın Aksun Z., Yoğun Y.

31. Ulusal Türk Ortopedi ve Travmatoloji Kongresi, Antalya, Türkiye, 25 - 30 Ekim 2022, ss.49

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Antalya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.49
  • Ankara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

En sık görülen periperik nöropati olan karpal tünel sendromunu (KTS) tanısı klinik muayene ve elektromiyelografi (EMG) ile konulur. KTS konservatif yöntemlerle veya cerrahi dekompresyon ile tedavi edilir. Çalışmamızın amacı konservatif veya cerrahi yöntemle tedavi edilen KTS hastalarında tedavi sonrası erken dönem klinik skorların EMG ile karşılaştırılmasıdır. 

Bu çalışmaya EMG ile hafif ve orta düzey karpal tünel sendromu tanısı konulmuş 60 hasta dahil edilmiştir. Hastaların demografik verileri toplanmış, Boston karpal tünel anketi ve vizüel analog skala (VAS) ile klinik skorlama yapılmıştır. EMG’de sinir iletim hızı, distal latans, duyu ve motor amplitüde bakılmıştır. Hastalar randomize olarak üç gruba ayrılmıştır. Birinci grup hastaya ultrason rehberliğinde trombositten zengin plazma (PRP) enjeksiyonu, ikinci grup hastaya ultrason rehberliğinde steroid enjeksiyonu (1 mL betametazon) yapılmıştır. Üçüncü gruptaki hastalar ise standart açık cerrahi teknikle ameliyat edilmiştir. Tedavi sonrası 1. ay hastalara tekrar klinik skorlama ve EMG yapılmıştır. 

Çalışmaya katılanların %76’sı kadın %24’ü erkektir. Hastaların ortalama yaşı 49.8, ortalama vücut kitle indeksi (VKİ) 30.3 bulunmuştur. Hastaların %27’sinde hafif, %73’ ünde orta düzey KTS mevcuttur. Demografik verilerde, işlem öncesi klinik skorlar ve EMG değerlerinde gruplar arasında anlamlı fark bulunmamaktadır. İşlem öncesi ve sonrası VAS skorları incelendiğinde cerrahi tedavi, steroid enjeksiyonu ve PRP enjeksiyonunda iyileşme yönünde anlamlı fark bulunmuştur (P < 0,05). Boston skorlarında işlem öncesi ve sonrası sadece cerrahi tedavide iyileşme yönünde fark vardır (P : 0,0144). EMG’de ise tüm tedavi yöntemlerinde sinir iletim hızında, distal latansta ve motor amplitüdde işlem öncesi ve sonrası anlamlı fark yokken sadece cerrahi tedavide duyu amplitüdünde iyileşme açısından anlamlı fark vardır (P : 0,0057).  

Üç tedavi yöntemi de hastalarda klinik iyileşme sağladığı halde cerrahi tedavi hem klinik skor hem de EMG açısından diğerlerine üstündür. Mangonon ve arkadaşlarının EMG’de distal latansı değerlendirdiği çalışmada steroid enjeksiyonu sonrasında 4-6 hafta içerisinde anlamlı değişiklik görülmesine rağmen bizim çalışmamızda EMG’deki iyileşme sadece duyu amplitüdünde saptanmıştır. Erken evrede tedavi yöntemlerinin EMG ile değerlendirilmesi anlamlı değildir. EMG’de tüm parametrelerde iyileşme görülebilmesi için EMG’nin ilerleyen dönemlerde tekrarlanmasına ihtiyaç vardır.