Türkologia, sa.119, ss.21-44, 2024 (Hakemli Dergi)
Eski zamanlardan beri Türk kültürü dahil pek çok yerde ilkel
insan için söz, büyü gücünü taşırdı. Tabiat güçlerini kutsal kabul
etme, animistik düşünceler, manevi kültürün bir parçası olmuştur.
İnsanın tabiat anlayışının, halkın sadece psikolojisinde değil, dilinde,
kültüründe de bir iz bırakması kaçınılmazdır. İslam öncesi dönemde
mevcut olan eski Türk inanışlarında isim ve söz, insan ile gizemli
tabiat arasında bağ kurabilen bir araç olarak görülürdü. Sözün
gücüne inanılması sonucunda “iyi dilek” anlamına gelen
“alkış/algış” kavramı ortaya çıkmıştır. İster şaman ister sıradan bir
kişi, gönderici-alıcı-mesaj yapısı olan alkışlar yardımıyla Gök
Tengri‟ye, çeşitli iyelere, Yüce Altay‟a hitap ederek istekte
bulunabilmişlerdir. Çalışmada Türk dünyasına has alkışların içerik,
amaç, icra edilen mekâna göre sınıflandırılması, konuyla ilgili
yapılmış çalışmalar ele alınacaktır. Bunun yanı sıra, söz konusu tür
poetik özelliklere sahip olduğundan alkışların yapısı ve ritmiksözdizimsel paralelizm, benzetme, abartma vs. gibi içerdiği edebî
sanatlar, renklerin simgeciliği de değerlendirilecektir. Kimi zaman
ritüelin bir parçası olan alkışın kompozisyonunun görsel olarak daha
iyi anlaşılması amacıyla giriş, hitap edilen objenin takdis edilmesi ve
rica olmak üzere üç bölümden oluşan alkışlar tablo şeklinde
sunulacaktır. Bazı Türk lehçelerinde alkış kelimesiyle birlikte
“büyü” anlamına gelen “arbau, arbağ” gibi kavramların kullanılması
da sözün gücünün olmasını vurgulamaktadır. Sözün
maddileşmesine; alkış / kargış, dileklerin gerçekleşmesine
inanılması günümüzde de gücünü kaybetmemiştir.