Özdüşünümsellik ve Aydın Tartışmaları Odağında Korkuyu Beklerken


Creative Commons License

Rugancı Livan M.

CİCİSEM2024/İletişim Araştırmalarına Özdüşünümsel Bakışlar, Ankara, Türkiye, 27 - 29 Kasım 2024, ss.12-13, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.12-13
  • Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
  • Ankara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Oğuz Atay, kimilerince kitaplarını vaktinden önce yazmış olması nedeniyle değeri zamanında yeterince bilinmeyen bir yazar olarak anılır. Dönemin Türk edebiyatında öne çıkan perspektif toplumsal gerçekçilik olduğu halde, 1970’lerde romanları yayımlanan Atay’ın eserlerinde bireye, içsel sıkıntılara, toplumdan uzaklaşmaya, sorunlu aydın kavramlarına yer verdiği görülür. Bu bağlamda yazarın yenilikçi bir yaklaşıma sahip olduğu söylenebilir. İnsanın iç dünyasının daha öne çıktığı bir anlatı kuran yazarın eserlerinde dış dünya veya toplumsal bağlam ayrıntılı bir biçimde tasvir edilmezken karakterlerin düşünce dünyaları daha önceliklidir. Atay genellikle toplumun kabul gören normları ile bir derdi olan, tutunamayan karakterler yaratmıştır. Atay’ı dönemin içinde ayrı bir noktada konumlandıran bu nitelikler çalışmaya konu olan yabancılaşma ve aydın kavramlarının karakterin özdüşünümselliği odağında tartışmayı olanaklı kılmaktadır. Bu çalışma Korkuyu Beklerken öyküsünü özdüşünümsellik odağında irdeleyerek yabancılaşma ve aydın kavramları üzerinden betimsel bir analiz gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Oğuz Atay’ın tek öykü kitabı olan Korkuyu Beklerken eseri, karakterin yaşadığı varoluşsal sorgulamalarla bezeli kendi üzerine düşünme hali ve okurun okuma -ve aynı zamanda yazma- süreciyle ilişkili özdüşünümsellik ve aydın mefhumlarını tartışmaya imkân vermesi açısından oldukça önemlidir. Korkuyu Beklerken öyküsü, ana karakterin Ubor-Metenga imzalı, dili anlaşılamayan bir mektup almasıyla başlamakta; karakterin sürekli olarak kendisi ve içinde bulunduğu durum üzerine düşünmesi ve bu anlaşılmazlık durumundan korkmasıyla ilerlemektedir. Öykü boyunca karakterin varoluşu üzerine özdüşünümsel sorgulamaları devam etmektedir. Gündelik hayatta beklenmedik olanın ortaya çıkışıyla psikoza varan bu hal, sıra dışı olanın kanıksanmasının da etkisiyle karakterin içinde bulunduğu özdüşünümsellik halini okuyucuya da yönlendirir. Bu karakter-okuyucu örtüşmesini kolaylaştıran, bilinmezlikten doğan korku ve yalnızlık hissidir. Karakter, yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkûm edildiğini söylerken modern bireyin içinden çıkamadığı ruh hali de vurgulamış olur. Öykünün birinci tekil şahıs anlatısı ve içsel konuşma tekniği ile yapılandırılmış olması, özdüşünümsellik halinin yabancılaşma ve korku etrafında örülerek okuyucuya erişmesini kolaylaştırmış olur. Öyküde gündelik hayatta karşılaşılan karakterler ile yüzeye çıkan, aydın kimse ol(ama)ma halinin göz önüne serilmesi bu kavramın tartışmaya açılmasına yardımcı olmaktadır. Öyküdeki karşılaşmalarda var olan sınıfsal ayrımlar üstü kapalı bir biçimde dile getirilirken aydın kavramından fazla uzaklaşılmadığını da görmek mümkündür. Atay’ın isimsiz karakteri, aydın kelimesini bizzat kendisine uygun görerek kullanmaktadır. Gündelik hayatta karşılaştığı, kendisine benzemeyen, onu anla(ya)mayan kişilerle ayrımını netleştirmek için acımasız bir biçimde bu nitelemeyi -içinden- kullanır. Atay’ın karakterinin, etrafına bir sınır çizmek için kullandığı aydın kelimesinin akademi ile

olan münasebeti düşünüldüğünde, bu kavramın da yine kendi üzerine düşünmeyi ve sorgulamayı beraberinde getireceği söylenebilir. Bu çalışma Atay’ın kendine has yazım tarzını, düşünme biçimini, anlatıcının ağzından kurguladığı öyküsünde özdüşünümselliğin, hem hayali karakterin hem de ‘orada’ olan okuyucunun yabancılaşma ve aydın kavramları üzerine düşünmeye imkân tanıdığı yönünde bir sav öne sürmektedir.

Anahtar Kelimeler: Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken, aydın, özdüşünümsellik