Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1998
1939-1950 yılları arasında edebiyatımızda eleştirmen çoktur, ama gerçek eleştiri pek yoktur. Eleştiri üzerine söz söyleyen, düşünce üreten yazar sayısı üçü beşi geçmez. Dönemin başlıca eleştirmenleri olarak Nurullah Ataç'ı, Mehmet Kaplan'ı, Suat Dervişi, İsmet Ay'ı ve Sabahattin Eyüboğlu'nu sayabiliriz. Eleştirmenlerimizin çoğunun nesnel-bilimsel eleştiriden haberleri yoktur. Çoğu konularında uzman değildir. Bu dönemde millî edebiyat, edebiyatta eski-yeni sorunu, edebiyatın amacı ve konusu, edebiyatta içerik ve üslûp konusunda yazarlarımız ve şairlerimiz çeşitli görüşler ileri sürerler. Millî edebiyata kendimize dönmekle ulaşabileceğimizi, ama Batıdan da yararlanmamız gerektiğini görüşünde bir çok yazar birleşir.. Şiir üzerine yapılan değerlendirmelerde ise, şairin görevi, şiirde şekil, şiirde yenilik, eski - yeni kavgası, sağ - sol kavgası, hece -aruz tartışması üzerinde durulur. Kimileri şiirin/sanatın güzel için yazılmasını/yapılmasını, kimileri de toplumun yararı için yazılmasını/yapılmasını savunurlar. Sanatı toplum için yapanlar şiirde konunun, sanat için yapanlar ise biçimin önemli olduğu konusunda birleşirler. Eski ve yeni kuşaklar arasındaki kavga yenilerin zaferiyle sonuçlanır. Roman ve hikâyeyle ilgili kuramsal yazılar hemen hemen yok gibidir. Bu türden değinmelerle kitap eleştirilerinde karşılaşırız. Bunlar da özgün ve yetkin değildir. Bu dönemde romanın ve hikâyenin işlevi ile millî roman üzerinde durulur. Köyden yetişmiş romancı ve hikayeciler ürünlerini vermeye başlarlar. Telif eser, çağdaş Türk tiyatrosunun gelenekten mi, yoksa Avrupa'dan mı doğacağı, tiyatronun ana öğesinin eser mi, yoksa oyuncu mu olduğu tartışmaları bu dönemde önemli yer tutar.Tiyatro eleştirmenliğinde uzmanlaşmaya doğru gidilir. Muhsin Ertuğrul, Selami fzzet Sedes, Selim Nüzhet Gerçek, İsmet Ay, Refi' Cevat Ulunay neredeyse sadece tiyatro yazıları yazarlar. Böyle olmasına karşın bazı eleştirilerde işi küfre kadar vardırırlar. Dilin tam anlamıyla Türkçeleşmesini savunan özleşmecilik taraftarlarıyla Osmanlıcayı savunan tutucular arasındaki kavga olanca hızıyla sürer. Yazım kılavuzu konusunda tartışmalar yapılır.
Between 1939-1950, there are too many critics in our literature, but there is not enough criticism. The number of authors who write on criticism, produce ideas, do not exceed three or five. We can enumerate Nurullah Ataç, Mehmet Kaplan, Suat Derviş, İsmet Ay, Sabahattin Eyüboğlu, as the major critics of the era. Most of our critics have no knowledge on objective scientific criticism. A majority of them are not experts in their fields. In this era, our authors and poets, put forward various views on national literature, the problem of old-new in literature, the aim and subject of literature, the content and style in literature. Most of the authors are in concurrence with the view that we can reach national literature by returning to ourselves, however we have to take the advantage of the west. In the evaluations made on poetry, emphasis is given on the task of poet, form in poetry, renovation in poetry, old-new struggle, right-left conflict, syllable - the meter prosody of the classical Arabic - Persian tradition discussion. Some of them defend that poetry/art should be written/made for beautiful, and some of them defend that it should be written/made for the benefit of community. Those who make art for community, join on the point that subject is important in poetry; those who make poetry for art, join that style is important. The conflict between old and new generations is concluded with the victory of the new. There is almost none theoretical writings related with novel and story. We meet these types of touches in book criticism. These are not original and perfect. In this period emphasis is given on function of novel and story together with national novel. The novelists and story writers who grew up from villages, begin to give their essays. The discussions on the composition of essays, whether the contemporary Turkish theatre will rise traditionally or from Europe, whether the main element of theatre is essay or the actor, have an important place in this period. Being critic in theatre, has becom specialized. Muhsin Ertuğrul, Selami İzzet Sedes, Selim Nüzhet Gerçek, İsmet Ay, Refı Cevat Ulunay almost write on theatre. Inspite of this, in some criticisms, critics made criticisms mixed with cursing. The dispute between the supporters of genuinism who defend the language should become fully Turkish and those who defend the Ottoman Turkish language, continues with all its speed. Discussions are made on the spelling guide.