İslami Araştırmalar, cilt.34, sa.2, ss.607-619, 2023 (Hakemli Dergi)
Ulūhiyet üzerine yapılan tartışmalar, Müslüman dünyasında hicri ikinci asırda Allah’ın sıfat ve isim-leri üzerinden başlamıştır. Allah’ın sadece isimleri aracılığıyla bilinebileceğini söyleyenlerin yanı sıra sıfatlarını da ekleyenler veya bu sıfatları inkâr edenler olmuştur. Bu bağlamda Doğu Müslüman coğraf-yasında birçok teori geliştirilmiş ve buna göre farklı mezhepler teşekkül etmiştir. Endülüs’ün meşhur âlimlerinden İbn Ḥazm, eserlerinde bu konuya değinerek kendine özgü bir görüş ortaya koymuştur. Ona göre Allah’ın isimleri sadece bize bildirdiği kadardır ve onlardan başka isimle O’nu adlandırmak dinen uygun değildir. Çünkü din tamamlanmıştır ve insanların dine herhangi bir ekleme yapması mümkün değildir. O, Kur’an ve sahih sünnette yer almayan isimleri Allah’a atfedenlerin mülhid olduğunu iddia etmiştir. İbn Ḥazm, Kindī’nin istidlāl yoluyla Allah’a illet ismini vermesi sebebiyle ona cevap olarak bir reddiye kaleme almıştır. İbn Ḥazm, genel olarak bir şeyin bilinmesini ve özelde de Allah’ın bilinmesini bir illete bağlı olarak açıklamaya çalışan Kindī’yi bahsi geçen reddiyesinde öne sürdüğü karşı argüman-larla çürütmeye çalışmıştır. İbn Ḥazm'a göre her şeyin illeti; her illetin de malulüne zorunlu bir muzafı vardır. Buna göre Allah’a illet denildiğinde bu malullerin hepsi Allah’a izafe edilmekte ve Allah’ın basit değil mürekkeb olmasını zorunlu kılmaktadır. Tevhit gereği bunun kabulü ise mümkün değildir. Ayrıca illet ve malul arasındaki zorunlu ilişkiden ötürü, Allah’a illet ismi verilerek aynı zorunluluğun atfedil-mesi sebebiyle İbn Ḥazm, Kindī’yi eleştirmiştir. Allah’ın kendisini adlandırmadığı bir isimle O’nu adlan-dırdığı için de Kindī’yi tekfir etmekten kaçınmamıştır. Çalışmada, İbn Ḥazm’ın ilahi isimlerdeki hassas tutumu, onun Kindī’ye olan reddiyesi örnekliğinde ele alınıp tartışılmaktadır. Ayrıca çalışmamızda İbn Ḥazm’ın eserleri ve özelde Kindī’ye olan reddiyesi temel kaynaklarımızı oluşturmuştur. Bu eserler çer-çevesinde Kelam Tarihinde çokça başvurulan tasviri yöntem kullanılmış ve sonuçta ortaya çıkan tablo değerlendirilmiştir.
Discussions on divinity began in the Muslim world in the second century of the hijra, over the attributes and names of Allah. Some scholar said that Allah could be known only through His names, beside of this there were also those who added his attributes or denied these attributes. Many theories have been developed in the Eastern Islamic world around these issues and different sects have been formed accordingly. With the transfer of knowledge to the West, the discussions were carried over in the same way and reflected on the scholars in al-Andalus. Ibn Ḥazm, one of the famous scholars of al-Andalus, developed a unique view by referring to this issue in his works. According to him, the names of Allah are only as He has informed us, and it is not religiously appropriate to name Him with any oth-er name. Because religion was completed, and it is not possible for people to add anything to it. He claimed that those who ascribe names that do not appear in the Qur'an and Sunnah to Allah are mulhid. Ibn Ḥazm wrote a refutation because al-Kindī gave the name of Cause (al-‘illa) to Allah by reasoning. Ibn Ḥazm tried to refute al-Kindī, who tried to explain the knowing of something, and the knowing of Allah, with the arguments he put forward. When Allah is called cause, all these effects are attributed to Allah and necessitates Allah to be murakkab, not simple. According to thinking of Tawhid, it is not pos-sible to accept this. He did not refrain to declare al-Kindī an unbeliever (takfir) because he named Allah with a name that Allah did not name Himself. In our article, Ibn Ḥazm's sensitive attitude towards di-vine names is handled and discussed in the example of his refusal to al-Kindī.