Madde, Diyalektik ve Toplum, cilt.2, sa.3, ss.208-218, 2019 (Hakemli Dergi)
19. yüzyılın sonlarına doğru kapitalizmin bir aşaması olarak ortaya çıkan emperyalizm olgusu kendisiyle birlikte o zamana kadar görülmedik bir ölçekte ve çok sayıda bilim insanının katıldığı bilim ve teknoloji üretimine yol açmıştır. Ancak bu yeni durum aynı zamanda emperyalist devletlerin güdümünde bilimi suistimal eden ve çürüten bir özelliği de getirmiştir. Büyük ölçekli bilimsel üretimin en iyi bilinen örneklerden biri, bilim insanlarının İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılmak üzere atom bombası geliştirdikleri “Manhattan Projesi”dir. Savaş sırasında bilim insanları ve mühendisler radar, penisilin, roket geliştirilmesi gibi farklı konularda katkı sağlamış olsalar da Manhattan Projesi bilim insanları, askeriye ve devlet arasında yeni bağlar oluşturması ve fizik başta olmak üzere bilimi emperyalist müdahale ile ilişkilendirmesinden dolayı özel önem taşımaktadır Manhattan Projesi 1943-1945 yılları arasında binlerce bilim insanı, mühendis ve teknisyeni atom bombasının tasarım ve üretimi amacıyla gizli bir görev için bir araya getirmiştir. Başlangıçta Hitler’in nükleer silah elde etmesi kaygısı nedeniyle bir grup bilim insanının motivasyonu ile başlatılan ve bugünkü para ile yaklaşık 30 Milyar $ bütçe ve 125.000 çalışan ile gerçekleştirilen bu projenin çıktıları bu projeye hizmet eden çoğu bilim insanının bilgisi ve kontrolü dışında Hiroşima ve Nagasaki’de yüz binlerce insanın katledilmesi ile sonuçlanmıştır. Bu nedenle Manhattan Projesi, 20. yüzyıl bilim tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Bu yazıda öncelikle Birinci Dünya Savaşından başlayarak emperyalizmin güdümünde bilim-sanayi-askeriye ilişkisinin kökenleri kısaca özetlenmiş ve Manhattan Projesi kapsamlı bir şekilde derlenmeye çalışılmıştır.