Klasik Çağ Atina Hitabeti Üzerine Bir İnceleme: Lysias Söylevleri


Creative Commons License

Küçüker S. D., Yalazı E.

VIII. Uluslararası Rumeli [Dil, Edebiyat ve Çeviri] Sempozyumu, İstanbul, Türkiye, 01 Şubat 2025, cilt.1, sa.64, ss.160-169, (Tam Metin Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Cilt numarası: 1
  • Doi Numarası: 10.5281/zenodo.15071218
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.160-169
  • Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
  • Ankara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Edebi eserler, üretildiği dönemlere tanıklık etmeleri bakımından kendi çağının adeta izdüşümü olarak değerlendirilebilir. Yaşama, doğaya ya da siyasete ilişkin algılar, bazen ideolojiler edebiyata yansır ve bu yönüyle edebi eserler, toplumdaki duyguların tanıklığını yaparlar. Toplum ve edebiyatın bu etkileşimli ilişkisi ise eserler üzerinden toplumsal tarih okuması yapılmasını mümkün kılar. Ne var ki toplumsal tarih okumalarının yanı sıra yazarlarının, ilgilendikleri sanatla ilişkilerini yine bu eserler üzerinden incelemek mümkündür. Bu bağlamda Klasik Çağ Atina edebiyatının önemli bir kısmını teşkil eden “hitabet sanatı” ve bu alanda üretilmiş olan eserler, araştırmacılara geniş bir inceleme alanı sunmaktadır. Öyle ki bu alandaki tüm külliyat, eseri hazırlamış olan hatibin kimliği, tanıklık ettiği tarihsel koşullar ve söylevi hazırlamaktaki amacı arasında bir anlam ilişkisi kurmaya olanak tanır. Çalışmamızda, bu kapsamda bir değerlendirilmeye alınacak olan hatip, Lysias’tır. Atina’da göçmen statüsünde ancak zengin bir ailenin oğlu olarak doğmuş olan Lysias, iyi bir çevrede, iyi bir eğitim alarak yetişmiştir. MÖ 404/3 yılında Atina’da gerçekleşen oligarşi darbesinin ardından tüm aile mülkünü yitirmiş, içinde bulunduğu koşullar dolayısıyla hitabet sanatını icra etmeye başlamıştır. Bir anlamda hukuk danışmanı (synēgoros ya da symboulos) olarak hizmet etmeye başlayan Lysias, MÖ 380’li yıllara tarihlendirilen ölümüne dek geçimini bu yolla sağlamıştır. Günümüze ulaşan geniş külliyatı incelendiğinde, hatibin ele aldığı davalardaki konuların çeşitliliği dikkat çekmektedir. Ayrıca söylevlerinin detaylarında Atina polis’inde siyasi ve kişisel çıkarların yarattığı uzlaşmazlıkların ardındaki toplumsal yozlaşmaya ve kamusal düzenin işleyişindeki aksaklıklara dair adeta canlı kesitler de sunulmaktadır. Bu metinleri hazırlarken kimi davalara göçmen kimliğiyle bağlantılı olarak yaklaştığı görülse de kimi davaları bütünüyle bu kimliğinden sıyrılmış bir tavırla ele almıştır. Özellikle toplumda aksaklığa yol açan bir durumda hatibin üyesi olduğu göçmenler dahi onun sanatının vurucu gücüyle karşı karşıya kalabilmektedir. Dolayısıyla hatibin davaları ele alışında sergilediği performans, sanatıyla olan ilişkisini açık biçimde ortaya koymaktadır.