9. Ulusal Çağdaş Siyaset Felsefesi Sempozyumu, Ankara, Türkiye, 12 - 13 Ekim 2023, ss.22, (Özet Bildiri)
Özet: Savaş ve barış temaları, sosyal bilimlerin pek çok alanı içinde incelenmiş olsa da ulusal
ve uluslararası çatışmaların artışı, etnisiteye dayandırılan sorunların ve hatta yıkımların
ortaya çıkışı sonucunda Uluslararası İlişkilerin alt disiplinleri olarak “Savaş Çalışmaları ve
“Barış Çalışmaları” içinde özel olarak irdelenmeye başlamıştır. Uluslararası ilişkiler kuramları
çerçevesinde sürdürülen bu çalışmalar; savaş nedenlerini, çeşitlerini, teorilerini, etki alanlarını
ya da barışa ulaşma ve bunu koruma yollarını incelerken askeri düşüncenin gelişimi ile de
ilgilenmektedir. Bu bağlamda Antik Çağ literatürü irdelenirken öncelikli olarak Herodotos,
Thukydides, Ksenophon, Polybios, Caesar, Flavius Vegetius Renatus, Ammianus Marcellinus
gibi pek çok tarih yazarının eserleri incelenmiştir. Ne var ki bu tarih yazarlarının yanı sıra
Antik Çağ’da pek çok hatip de söylevlerinin ana teması olarak savaş ya da barışı işlemişlerdir.
Bu hatipler, aynı zamanda retorik sanatının önde gelen temsilcileri olduklarından verdikleri
söylevler, hem retorik sanatının bir tezahürü olmuş hem de vurgulamış oldukları özgürlük,
demokrasi, yurttaşlık gibi kavramlarla dönemleri içinde kamuoyu oluşturmada işlevsel rol
üstlenmişlerdir.
Etkili söz söyleme sanatı olarak retorik (rhētorike tekhnē), İÖ 5. yüzyılda Sicilya’da tiranların
kovulmasının ardından yurttaşların mülkiyet hakları uğruna açtığı davalar sürecinde ortaya
çıkmıştır. Sofistler aracılığıyla Atina’ya taşınmış ve buradaki demokratik sistemin
yükselmesiyle Atina kamusal alanında bir eğitim sistemi olarak yer edinmiştir. Retorik
eğitimi, hitabet sanatı ve kamuoyu oluşturma arasındaki bağ, siyasal alanda kendini kuvvetle
göstermiştir. Öyle ki devletler arası dengelerin değişmesi, izlenecek politikalar lehine
kamuoyu oluşturma gereksinimini artırmıştır. Bu bağlamda topluma yol gösterme, uyarıda
bulunma veya onları savaş ya da barışa güdüleme için hazırlanan politik söylevler, kamuoyu
oluşturmada önemli pay sahibi olmuştur.
Platōn, pek çok farklı polis’ten oluşan Hellen siyasi coğrafyası içindeki tüm halkları soydaş
(syngenēs) kabul etmiştir ve bunların yabancı (barbaros) halklarla çatışması durumunu savaş
(polemos) olarak tanımlamıştır (Respublica 470c). Bu bağlamda günümüze ulaşmış olan, savaş
ve barış temasının en kuvvetle işlendiği söylevler, Hellenleri kendi aralarında barışı tesis
etmeye, ötekine karşı ise ortaklaşa savunma ve saldırıya güdüleme amacını taşımaktadır.
Klasik Çağ’ın önde gelen hatiplerinden özellikle İsokratēs, bu türün önde gelen söylevlerini
üretmiştir. Ayrıca hatip Dēmosthenēs de söylevlerinde kuvvetli argümanlarla savaş ve barış
temasını işlemiştir. Neticede Antik Çağ’da bu türden söylevler, farklı politikalar lehine
kamuoyu oluşturma aracı olarak işlevselleşmiş ve bu yönüyle Dēmosthenēs’in, siyasetin
logos’a dayandığı görüşünü adeta haklı çıkarmıştır (De Falsa Legatione 184.3). Bu çalışmada
farklı söylev örnekleri üzerinden retorik sanatı ile kuvvetlenen logos’un, devlet politikaları ile
olan organik ilişkisi ve bu sayede savaş ve barışın da hüküm vericisi konumuna yükselmesi
işlenecektir.