Arka Sokak


Emet E.

Profilo Kitapları, İstanbul, 2024

  • Yayın Türü: Kitap / Diğer
  • Basım Tarihi: 2024
  • Yayınevi: Profilo Kitapları
  • Basıldığı Şehir: İstanbul
  • Ankara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

   

2017 yılından bu yana yüz binlerce Uygur, Çincede Sincan ya da “yeni sınır” adıyla bilinen Kuzeybatı Çin’deki yaygın enterne kampları sisteminde “şüpheli bir şekilde gözden kayboldu”. Yaklaşık 12 milyonluk bir nüfusa sahip olan Uygurların neredeyse tamamının, böyle bir kampta alıkonulan ya da çalışmaya zorlanan birinci dereceden bir aile üyesi var. Bu proje hayatlarının her yönünü etkiliyor. “Herkes gitti” veya “gözden kayboldu” (Uygurcası: adem yoq) ifadesi, 2018’de Sincan’a yaptığım son araştırma gezisi sırasında Uygurların düzenli olarak tekrarladığını duyduğum bir sözdü. Alaska büyüklüğündeki bölgenin tamamında, yetişkin nüfusun önemli bir kesimi -özellikle on sekiz ila elli beş yaş arasındaki erkekler- “aşırılık yanlısı” olarak kabul edilip zorla başka bir yere götürüldü. Geride ise genellikle, ana dilleri olan Uygurcanın yasaklandığı yatılı okullara gönderilen çocuklar bıraktılar.

Çin ana akım toplumunda Uygur protestosu olarak bilinen “Sincan sorunu” aslında 1990’larda, Çin’deki çoğunluk grubu olan Han halkına mensup çok sayıda insanın ilk kez Güney Sincan’daki Uygur ata yurduna gelmesiyle başladı. Bu yerleşimciler altyapı inşa etmek ve Çin’in ihracata dayalı gelişen ekonomisini beslemek için Uygur çöllerindeki petrol ve doğal gaz kaynaklarını çıkarmaya başladılar. Sonraki otuz yıl boyunca, bu yeni yerleşimci nüfus yerel kurumları -bankaları, okulları, mülki idareyi- ele geçirdi ve Uygurlar iş bulabilmek adına daha özerk geçim kaynaklarından koparılıp şehirlere doğru itildi. Ancak şehirlerde karşılaştıkları, yaygın bir ayrımcılıktı. İnşaat ve doğal kaynak endüstrilerindeki kazançlı işler için ülkenin dört bir yanından Sincan’a gelen Han göçmenlerinin aksine, Uygurlar şirketlerin genellikle onları işe almayı reddettiğini gördüler. İşe alınanlarsa sıklıkla alt düzey pozisyonlara yerleştiriliyordu. Kira ve ev sahibi olma düzenlemeleri genellikle Uygurların şehirde kalıcı olarak ikamet etmesini engellerken, Han göçmenlerinin Sincan şehirlerine yerleştirilmesi hükümet tarafından teşvik ve sübvanse edildi. Zorla tahliyeler, toprak gaspları, polis zulmü ve dinî baskılar, Uygur protestolarının sıklığının artmasında rol oynadı; bunların bazıları şiddet içeriyordu ve az sayıdaki kimi icraatları “uluslararası terörizm” tanımlarına uyuyordu. Çin devleti, Kuzey Amerika ve Avrupa’dan yayılan “Teröre Karşı Küresel Savaş” söylemini benimsedikçe, Uygur protestolarının neredeyse tüm biçimleri “terörizm” olarak yaftalandı; İslami ve etnik geleneklerini müdafaa eden Uygurlar ise “aşırılık yanlısı” olarak tanımlandılar. Arka Sokak işte bu toplumsal şiddet atmosferine dolaylı yollardan tepki veriyor.

2014 yılında, Uygurlar arasında giderek daha görünür hâle gelen ve yetkililer tarafından şiddet eğilimiyle bağdaştırılan takva biçimleri karşısında alarma geçen devlet, Teröre Karşı Halkın Savaşı’nın (Şiddetli Terörizme Karşı Sert Saldırı Kampanyası) başladığını ilan etti ve dinî liderleri “toplamaya” başladı. Müslümanların toplu olarak gözaltına alınması işlemleri 2017 yılında yerel liderlerin, merkezî Çin devlet yönetiminden kimlerin Uygur geleneklerine ve İslami inanca yakınlıkları nedeniyle “güvenilmez” (Çincesi: bu fangxin) olduğunu belirlemek için Uygur nüfusunun kitlesel bir değerlendirmesini yapma emri almalarıyla hız kazandı. Polis, “güvenilmez” olarak etiketlediği kadın ve erkekleri ya hapse ya da “yeniden eğitim” sürecini içeren gözaltına alma ve tevkifat sisteminin tesislerine gönderiyordu.

Bu romanın yazarı, yani kaybolduğunda henüz elli yaşında bile olmayan Perhat Tursun da önce gözaltına alınan, sonra da uzun bir hapis cezasına çarptırılanlardan biriydi. Tursun açıkça laiktir ve etnik milliyetçiliğin savunucusu değildir. Ayrıca İslamiyeti, gayrimüslimlere yönelik şiddeti meşrulaştırmak için kullananlara da karşı çıkmaktadır. Tursun’un neden hedef alındığı belli olmadığı gibi, gözaltına alınması ve cezalandırılması konusuna ilişkin ayrıntılar da açıklanmadı. Bunun nedeni, 2013 yılı sonunda Uygurca bir çevrim içi forumda yayımladığı bu romanın erken tarihli bir baskısının yetkililerce tespit edilmiş olması olabilir. Tursun’un diğer yazıları da buna mesnet teşkil etmiş olabilir ya da filtrelenmemiş haberleri okumak ve Çin dışında yaşayan insanlarla iletişim kurmak için sanal bir özel ağ ya da VPN kullanması da bu yaptırıma gerekçe gösterilebilir. Aşikâr olan şey, “yeniden eğitim kampı” kampanyasının, sosyal ve kültürel nüfuz barındıran mertebelerdeki Uygurları açıkça hedef aldığıdır. Perhat Tursun da kesinlikle bu kişilerden biriydi.