XII. Ulusal Göğüs Cerrahisi Kongresi, Muğla, Turkey, 19 - 22 October 2023, pp.322-323
İTP; bozulmuş trombosit üretimi ve artmış trombosit yıkımının neden olduğu izole trombositopeni ile karakterize edinilmiş otoimmun bir hastalıktır. Tedavisinde öncelikle kortikosteroidler ve intravenöz immunglobulin (IVIG) yeralmakta, tedaviye yanıtsız veya tedavi sonrası relaps olan hastalarda splenektomi ve immunsüpresif tedaviler denenebilmektedir. Asemptomatik olabileceği gibi peteşi, purpura gibi minör kanamalardan beyin kanamaları veya gastrointestinal sistem kanamaları gibi hayatı tehdit edici majör kanamalara kadar değişen klinikte görülebilir. Major cerrahi planlanan hastalarda preoperatif dönemde tedavi konusu tartışmalı olmakla beraber sıklıkla önerilen trombosit sayısı >50 × 10⁹ /L olan hastalarda dahi IVIG tedavisi sonrası cerrahi uygulanmasıdır. 49 yaş erkek hastaya 10 yıl önce ITP tanısı konulmuş ve sadece kısa süreli steroid tedavisi sonrası tedavisiz takip edilmekte iken sol hiler bölgede 26x35 mm boyutlarında kitle ve mediastinal patolojik lenf nodları tespit edilmesi üzerine tarafımıza başvurdu (Resim 1). PET-BT’ de kitlede SUVmax 16,6 tutulum raporlandı (Resim 2). Hastaya hematoloji kliniği önerisi ile IVIG tedavisi sonrası EBUS yapıldı ve 10L lenf nodundan yassı hücreli karsinom tanısı alan hastaya klinik N2 şüphesi sebebi ile neoadjuvan kemoterapi sonrası cerrahi planlandı. Hastaya 3 kür KT tedavisi her kür öncesi steroid tedavisi verilerek uygulandı. Neoadjuvan tedavi sonrası çekilen tomografide kitlede minimal progresyon ve PET-BT’de SUVmax tutulumunda artış (SUVmax 25,8) raporlandı. Hasta hematoloji kliniği tarafından pnömonektomi planı ile değerlendirilerek mevcut trombosit sayısı 69 × 10⁹ /L olması ve yapılacak operasyonun kanama açısından yüksek risk içermesi sebebi ile operasyondan bir gün önce ve operasyon gününde 1mg/kg IVIG tedavisi yapılarak opere edilmesi önerildi. IVIG tedavisi sonrası hastaya sol torakotomi ile pnömonektomi uygulandı. Postoperatif 1. günde göğüs tüpü çekilen hastada kanama problemi görülmedi. Uzun dönem patoloji sonucunda 4 cm kitle ve N2 pozitifliği olan hastaya adjuvan kemoterapi ve radyoterapi tedavisi verildi. Postoperatif 10. ayda nükssüz takip edilmekte. Pnömonektomi sonrası kanama görülme oranları çeşitli serilerde %6-13,5 orasında değişmektedir. Kanama miktarına ve klinik tabloya göre hastada konservatif yaklaşım veya retorakotomi uygulanabilir. Altta yatan kanama profil bozukluğu kanama riskini arttırır ve kanamayı kontrol altına almayı zorlaştırır. Bizim vakamızda neoadjuvan KT tedavisi almasına rağmen tümör yanıtı olmaması ve genç hasta olması göz önünde bulundurularak riskler konusunda hasta bilgilendirildikten ve hastanın cerrahiyi kabul etmesinden sonra hastaya rezeksiyon uygulandı. Kanama açısından yüksek risk içeren operasyonlarda ITP tanılı hastalara IVIG sonrası operasyon yapılması sonuçları daha güvenilir hale getirmektedir.