Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, cilt.1, sa.1, ss.99-141, 2019 (Hakemli Dergi)
Kültür varlıklarını koruma ve onarım alanının bir bilim dalına dönüşme
sürecinin temeli Rönesans Dönemi ile 18-19. yüzyıldaki gelişmeler
sonucunda atılmıştır. Bu süreç I. ve özellikle II. Dünya Savaşları sonrası
hızlanmış ve 1970’li yıllarda büyük ölçüde tamamlanmıştır. Osmanlı
Dönemi’nde, kültür varlıklarını koruma ve onarım bilincinin ilk
işaretlerinin görülmesi ve bu bilincin yasal düzenlemelerde yer alması
18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gerçekleşir. Cumhuriyet
Dönemi’nin ilk yıllarında kurucu lider Atatürk’ün kültür varlıklarının
korunmasına özel bir ilgi gösterdiği anlaşılmaktadır. Ancak bu ilginin
Atatürk sonrası kuşaklar tarafından yeterince geliştirilemediği, Osmanlı
Devleti’nin yıkılma süreci içinde 1906’da düzenlenen Asar-ı Atika
Nizamnamesi’nin ancak 67 yıl sonra 1973’te yürürlükten kaldırılabilmiş
olmasından anlaşılmaktadır. Profesyoneller tarafından uygulanması
gereken kültür varlıklarını koruma ve onarım mesleğinin becerikli müze
personeli tarafından yapılan bir iş olarak görülmesi geleneği Avrupa
ülkelerinde 1970’li yıllarda son bulurken Türkiye’de ancak 2012 yılında
restorasyon ve konservasyon bölge laboratuvarlarının kurulması ile sona erebilmiştir. 1989 yılında kurulan Başkent Meslek Yüksekokulu Eser
Koruma Programı’nın Türkiye’de kültür varlıklarını koruma ve onarım
alanının gelişiminde önemli bir yeri vardır. Söz konusu yüksekokulun
eğitim programı, bugün bu alanda söz sahibi yükseköğretim
kurumlarının programlarına örnek oluşturmuştur. Bu ön lisans programı
ile lisans eğitiminin sürdürüldüğü programlar arasında ders isimleri ve
içerikleri açısından büyük oranda benzerlikler bulunmaktadır. 2016
yılında Ankara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kültür Varlıklarını
Koruma ve Onarım Bölümü’nde eğitime başlanması ile Başkent Meslek
Yüksekokulu Eser Koruma Programının kültür varlıklarını koruma ve
onarım alanında üstlendiği misyon tamamlanmış ve yüksekokulun bu
programı kapanma sürecine girmiştir. Ancak kültür varlıklarını koruma
ve onarım alanında ara eleman ihtiyacı sürmektedir. Bu nedenle
müfredatlarında etkin koruma yer alan ön lisans programlarının
eğitimlerini büyük ölçüde önleyici koruma teorik bilgi ve uygulamalarına
yer verecek şekilde güncelleyerek varlıklarını sürdürmeleri
gerekmektedir. Öte yandan lisans programlarının da eğitim
programlarını lisansüstü eğitime hazırlayan ve teşvik eden bir nitelikte,
öğrenciye bilgi, beceri ve eğilimi doğrultusunda alan seçme imkanı
tanıyacak şekilde geliştirmeleri önemlidir. Önleyici koruma, kültür
varlıklarını koruma ve onarım yöntemlerinin vazgeçilmez parçasıdır.
Önleyici korumanın başarısı, etkin korumanın aksine yalnızca
profesyoneller tarafından değil, meslekleri gereği kültür varlıkları ile
temasta bulunan tüm bireyler tarafından eşgüdüm içinde uygulanmasına
bağlıdır. Bu nedenle meslekleri gereği kültür varlıkları ile temasta
bulunan bireylere, özellikle arkeolog ve sanat tarihçilere önleyici koruma
eğitiminin verilmesi kültür varlıklarını koruma ve onarımının başarısı
açısından büyük öneme sahiptir. Başkent Meslek Yüksekokulu,
Türkiye’de müze personeli ve arkeologlarla sanat tarihçileri hedefleyen
ilk ve tek önleyici koruma programını yapan ve uygulayan kurumdur.