TÜRKİYE’DE LAİKLİK İLKESİNİN KABUL SÜRECİ VE ÇOK PARTİLİ DÖNEME GEÇİŞLE DEĞİŞEN LAİKLİK ANLAYIŞI


Creative Commons License

Unal Ozkorkut N.

Adalet Dergisi , sa.71, ss.161-198, 2023 (Hakemli Dergi) identifier

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Basım Tarihi: 2023
  • Doi Numarası: 10.57083/adaletdergisi.1391360
  • Dergi Adı: Adalet Dergisi
  • Derginin Tarandığı İndeksler: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.161-198
  • Ankara Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Türkiye’de laiklik ilkesi, 1922’den 1937’ye kadar adım adım gerçekleştirilen düzenlemelerle kabul edildi ve 1937’de devletin bir niteliği olarak anayasadaki yerini aldı. Erken Cumhuriyet döneminde sadece siyasal ve hukuksal düzenin değil, aynı zamanda sosyal hayatın laikleştirilmesi hedeflendi. Bu nedenle din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıyla yetinilmeyerek, bu ayrılığın devlet kontrolü altına alınması şeklinde katı bir laiklik anlayışı benimsendi. Cumhuriyet’in hukukta ve siyasette laikleşme hedefi gerçekleşti, fakat toplum genelinde aynı başarı sağlanamadı; laiklik, toplumun her kesiminde karşılık bulamadı. 1945’e kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin uyguladığı sıkı laiklik politikası, bu tarihten itibaren çeşitli iç ve dış etkenlere bağlı olarak çok partili sisteme geçilmesiyle yumuşamaya başladı. Çünkü yeni siyasi partilerin kurulmasıyla, laiklik karşıtlarının eleştirileri ve talepleri dile getirilmeye başlandı ve partiler arasındaki rekabet nedeniyle, Atatürkçü laiklik anlayışından uzaklaşan düzenlemeler gerçekleştirildi. Demokrat Parti’nin iktidara geldiği 1950’den itibaren bu uzaklaşma daha bariz bir biçimde görüldü. Parti Programı’nda laikliği tanımlayan ve Hükümet Programı’nda din ve devlet işlerinin ayrılığının önemine vurgu yapan Demokrat Parti, iktidarda bulunduğu yıllarda bir yandan Atatürk ve laiklik karşıtlarına karşı tavır sergilerken, öte yandan laikliği farklı yorumlayarak, laiklik ilkesiyle açıklanamayan düzenlemeleri de gerçekleştirdi. Bu dönemde, parti içinden ve dışından Atatürkçü laiklik anlayışını ve uygulamalarını hedef alan ve zaman zaman hakaret boyutuna varan düşünce beyanlarının artmasına da göz yumuldu. Demokrat Parti iktidarının eski gücünü ve desteğini yitirmeye başladığı son dönemlerinde de din yine siyasete alet edilerek ve laiklik ilkesi hırpalanarak yandaş kazanılmaya çalışıldı.
The principle of secularism in Türkiye was adopted with the step-by- step arrangements realized between 1922 and 1937 and embedded in the Constitution in 1937 as a characteristics of the state. In the early-Republican period, it was aimed to secularise not only political and legal system but also social life. Therefore, a strict understanding of secularism was adopted in such manner that was not limited to the separation of state and religion, but rather this separation was under the state control. The Republic’s goal of secularization in the legal system and the politics was achieved however this was not the case in the society as a whole; secularisation failed to be embraced by all segments of the society. The strict policy of secularization implemented by the Republican People’s Party until 1945 began to soften following the transition to the multi-party system, depending on various internal and external factors because the establishment of new political parties led to the criticisms and demands by anti-secularists and the competition among the parties paved the way for arrangements that diverged from pro-Atatürk understanding of secularism. The divergence was much more prevalent as of the 1950s when the Democrat Party came to power. The Democrat Party, which defined secularism in the Party Programme and emphasized the importance of the separation of state and religion in the Government Programme, on one hand adopted a negative attitude towards the opponents of Atatürk and secularism, but on the other, interpreted secularism in a different manner and made arrangements that could not be explained by the principle of secularism. During this period, the Party overlooked the rise of opinions within and outside the party, which targeted pro-Ataturk understanding and practices of secularism and which sometimes manifested themselves as insults. In its late periods when the Democrat Party began to lose its power and support, attempts were made to gain supporters by using religion again as a tool for politics and hampering the principle of secularism.