Mülkiye Dergisi, cilt.38, sa.1, ss.11-34, 2014 (Hakemli Dergi)
Temsilin ontolojik bir ilişki olduğu varsayımından hareket eden bu makalede adalet, temsil ve istikrar kavramları arasındaki bağlantılar yapı bozuma maruz bırakılmaktadır. Çalışmanın amacı, modern siyasal düşüncede istikrar ve temsil arasında kurulan bağlantının ötesinde, adalet arayışının bizzat modern temsil anlayışının kısıtlılıklarına verilmiş bir tepki olduğunu gösterebilmektir. Bu nedenle çalışmada "yansıtıcı temsil" ilişkisi olarak kavra m la ştır ilan hâkim anlayışının eleştirisi, bu tartışmanın geliştirilebilmesi açısından bir ön gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Temsil ilişkisi, parça ile bütün bağlantısı çerçevesinde kavrandığında, ilişkinin ontolojik statüsü daha rahat görülebilmekte ve böylelikle istikrarın kısıtlı kavranışının ifadesi olan "hükümet istikrarı" kavramının ötesine geçilebilmektedir. Mevcut literatür eleştirel bir şekilde değerlendirildiğinde, istikrar kavrayışının Hobbesçu düzen arayışıyla olan bağlantıları da çok net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden günümüz siyasal temsil süreçlerinin içerdiği sorunlar, elinizdeki makalede siyasal düşünce geleneğinin izinden gidilerek, modern egemenlik anlayışıyla bağlantılı bir şekilde ele alınmaktadır. Düzen arayışı, adalet ve istikrar kavramlarının birbirine dolaylı olarak bağlanmasını olanaklı kılmakta ve böylelikle istikrar için belli bir düzeyde adaletsizliğe katlanmanın gerekli olduğu üstü örtülü olarak kabul görmektedir. Bu anlayışın temel işlevi, aslında halk egemenliğini sınırlandırıcı bir karma rejim olarak formüle edilmiş olan temsili demokrasi anlayışıyla bir arada ele alındığında daha iyi anlaşılmaktadır. Günümüz demokrasilerinin temeli kabul edilen seçim ilkesi, halk oyunun bazı politik teknolojilerle kısıtlanması yoluyla, adalet ve temsil arasındaki ilişkinin başka bir boyutunun da öne çıkmasına yol açar. Bu çerçeveden bakıldığında oyun kısıtlanması, temsil adaletinin basitçe güçlü hükümetler oluşturmaya bağlanmış olan istikrar anlayışının ötesinde sorunlara işaret ettiği rahatlıkla görülür. Söz konusu sorunlar, temsil süreçlerinin yarattığı adaletsizliği yönetimin istikrarıyla değil, daha geniş bir çerçeve içinde ele almamızın günümüz dünyasının siyasal sorunları açısından taşıdığı önemi bir başka açıdan göstermektedir. Günümüzde seçim, eşitsizliklerin ve hiyerarşilerin "yönetimde istikrar" adı altında idare edilmesinin bir aracına dönüştürülmek istenmektedir. Temsil adaletsizliğinin geniş çerçevesinin daraltılarak basitçe oyların sayılmasıyla ilgili teknik sorunlara indirgenmesinin gerçek anlamını da burada aramak gerekir. Bu yüzden temsilde adalet tartışmasının tarihsel olarak seçim uygulamalarına hâkim olan oyu kısıtlama ve seçim teknolojileri aracılığıyla denetleme eğiliminin yarattığı hoşnutsuzluklara bir tepki olduğunu görmek büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla bu makalede temsil adaletinin oy dağılımının ne ölçüde temsile yansıdığıyla kısıtlı kalmadan, seçme, seçilme ve sayım süreçlerinin oluşturduğu kapsamlı bir ilişkiler ağının yarattığı