Trakya Umurca doğal gaz sahası rezervuar özelliklerinin aktif ve pasif sismik yöntemlerle belirlenmesi


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2018

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: BURCU SELEK

Danışman: BÜLENT KAYPAK

Özet:

Ülkemizdeki gaz üretim sahalarından biri olan Trakya baseni-Umurca sahası, vibro kaynaklı toplanan üç boyutlu (3-B) sismik yansıma verisi ve çalışma sahasında açılan kuyuların kuyu logu verileri kullanılarak aktif sismik yöntemler kapsamında rezervuar jeofiziği çalışmaları ile detaylandırılmıştır. Diğer taraftan çalışma sahasında pasif sismik yöntemler kapsamında bir çeşit mikrotremor yöntemi olan „Düşük Frekanslı Pasif Sismik Yöntem‟ (DF-PSY) mevcut rezervuar sınırlarını ve yeni potansiyel alanları belirlemek amacıyla uygulanmıştır. Yöntem, arka plan düşük frekanslı gürültülerin dinlenmesine dayanmaktadır ve gravite, manyetik, elektromanyetik gibi ön etüd yöntemlerinin yanı sıra 2000‟li yılların başından beri dünya genelinde hidrokarbon yataklarının aranmasında bir ön etüd yöntemi olarak yer almaya çalışmaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde uygulanan bu yöntem, TÜBĠTAK Projesi desteğiyle ülkemizde de bu çalışma ile ilk kez uygulanmıştır. Bu tez kapsamında, Umurca gaz sahasında yapılan rezervuar jeofiziği yöntemleri ile mevcut rezervuar sınırları ve olası rezervuar alanları belirlenerek, DF-PSY sonuçları ile uyumlu olduğu saptanmıştır. This study intends to detailly map a reservoir level by application of active seismic methods using a 3-D seismic data and well logs in the selected Umurca production area in the Thrace Basin which has the most significant gas producing region in Turkey. On the other hand, lately, „Low Frequency Passive Seismic Method‟ (DF-PSY) has applied in the same area for the determination of reservoir‟s existence and properties. This method is based on the recording of background low frequency noise and seeks to use as a preliminary study method in the search of hydrocarbon deposits all over the world since the early 2000‟s, such as gravity, magnetic and electromagnetic. Even though, this method is widely used in different regions of the world, this is the very first application in our country with the support of the TUBITAK project. As a result, the existing reservoir boundaries and possible reservoir areas are first succesfully determined by using the active seismic methods and then compared with the results obtained through the DF-PSY. Both results are compatible and indicates the same reservoir areas. March