I. Abdülhamid'in Kürt politikası (1876-1909)


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2018

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Orhan Örs

Danışman: TEMUÇİN FAİK ERTAN

Özet:

ÖZET Osmanlı Devleti, XVI. yüzyılda Kürtlerle meskun mahalleri topraklarına kattıktan sonra literatürde dolaylı yönetim olarak kavramsallaştırılan yönetim anlayışını takip etmiş, Kürt aristokrasisini meydana getiren Kürt aşiret reislerini aracılar olarak işlevselleştirerek bölgeyi yönetmeyi tercih etmiştir. Osmanlı, bu siyasayı uzun süre boyunca sürdürmüş, kimi kopuşlar yaşansa da XIX. yüzyılın başlarına kadar bu politikayı devam ettirmiştir. Karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı olan Osmanlı'nın geleneksel Kürt siyasası bu tarihten sonra değişmiş, Osmanlı Devleti ile Kürt beyleri arasındaki ilişkide, dünya düzleminde ortaya çıkan ihtiyaçlara uygun olarak, merkeziyetçilik siyasası baskın hale gelmiştir. Osmanlı, değişen koşullarla birlikte Kürt aşiret reisleri ile olan aracılık ilişkisini kesmek için harekete geçmiş, 1847 yılında bölgenin en büyük ve en güçlü Kürt emirliğini ortadan kaldırarak, doğrudan yönetim anlayışına uygun yeni bir yapılanmaya gitmiştir. Bu çerçevede yeni bir eyalet oluşturulmuş, Kürt aşiret reislerine yurtluk, ocaklık ve arpalık olarak verilen topraklar doğrudan devletin kontrolüne geçmiştir. II. Abdülhamid, tahta çıktıktan sonra Kürtler ile sıcak ilişkiler kurmuş, Kürt aşiret reislerini yeniden Osmanlı devlet sisteminin parçası haline getirmek ve imparatorluğa entegre etmek için yeni bir siyasa geliştirmiştir. Sultan, bu siyasasını, Kürt şeyhleri ile tesis ettiği ilişkiler, Hamidiye Alayları ve Aşiret Mektebi gibi kurumlar yoluyla gerçekleştirmiştir. II. Abdülhamid'in Kürt politikası, Osmanlı'nın geleneksel Kürt politikasının bazı yönleriyle süreklilik arz ederken, kimi yönleriyle de kopuşlar yaşamıştır. Sultan, XIX. yüzyılın ilk yarısının sonlarında mevcudiyetlerine son verilen Kürt emirlik yapısını, "de facto" bir biçimde yeniden canlandırmış, doğrudan yönetimden dolaylı yönetime tekrar yönelmiş, imparatorluğun geleneksel Kürt siyasasıyla bir süreklilik yakalamıştır. Diğer taraftan devletin Kürtler ile ilişkilerini kurumsal yapılar oluşturarak farklı bir zemine taşımış ve bu yönüyle devletin geleneksel politikasıyla bir kopuş ortaya çıkarmıştır. Bu ilişki karşılıklı çıkar ilişkileri üzerine kurulmuş; "zamanın ruhu", Osmanlı Devleti-Kürt-Ermeni ilişkileri ve dış devletlerin bölgeye dikkat kesilmesi, bu ilişkileri bir karşılıklı bağımlılık ve birbirini tamamlama ilişkisine dönüştürmüştür. Anahtar Kelimler: II. Abdülhamid, Kürtler, İslamcılık, Hamidiye Alayları, Aşiret Mektebi ABSTRACT Ottoman Empire, after conquered Kurdish lands in 16th century, followed indirect domination conceptualized in the literature and directed area by the Kurdish tribal chiefs, who constitute the Kurdish aristocracy. Ottoman Empire continued this tradition for a long time, and although some breaks were experienced, and continued this policy until the beginning of the 19th century. The traditional Kurdish policy of the Ottoman Empire, which was based on mutual interest relations, had changed since then and the policy of centralism has become dominant in line with the needs emerging in the world-wide between the Ottoman-Kurdish tribal chiefs. Ottoman removed Kurdish tribal chiefs' intermediar roles in 1847 and imposed direct domination in this area. In this framework, a new province was created and region was directly controlled by the state. Abdulhamid the second had developed a better relation with the Kurds after his ascension to the throne and he had developed a new policy to make the Kurdish tribal chiefs a part of the Ottoman state system and integrate them into the empire. Sultan established this policy through institutions such as Hamidiye Regiments, Tribal School and relations with Kurdish sheikhs. Abdulhamid II's Kurdish policy, while continuing with some aspects of the traditional Kurdish policy of the Ottoman Empire, was also broken in some aspects. Ottoman sultan revived the Kurdish emirate structure, whose existence ceased in the first half of the 19th century, in a "de facto" way, redirected indirect domination and achieved continuity with traditional Kurdish policy of empire. On the other side the Ottoman-Kurdish relations have been moved to a different level by creating institutional structures and this had led to a break with the traditional policy of the state. This relationship established on mutual interest relations; "the spirit of time," relations of Ottoman-Kurdish-Armenian and desire of the foreign states intervene in the region, transforming these relations into a relationship of interdependence and complementarity. Key Words: II. Abdulhamid, Kurds, Islamism, Hamidiye Regiments, Tribal School