Sol ventrikül sistolik fonksiyonları normal olan kararlı angina pektoris hastalarında koroner arter hastalığı varlığının iki boyutlu strain görüntüleme ile değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2012

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ULVİYE YILMAZ

Danışman: AYDAN ONGUN

Özet:

Amaç: Günümüzde koroner arter hastalığı (KAH) tanısında altın standart koroner anjiyografidir (KAG). Elektrokardiyografi, stres testleri, konvansiyonel ekokardiyografi (EKO) KAH tanısında kullanılan yardımcı testlerdir. Ancak, hastaların bir kısmında koroner arter hastalığı varlığına rağmen tanısal tetkiklerde iskemi ile uyumlu değişiklikler tespit edilememektedir. Bu grup hastalarda KAH'ı öngördürebilecek bir tetkik gereksiz yere KAG gibi girişimsel bir inceleme yapılmasını engelleyecektir. Çalışmamızda, kararlı angina pektoris ön tanısı alan ve konvansiyonel EKO'da sol ventrikül sistolik fonksiyonları normal bulunan olgularda iki boyutlu strain ekokardiyografi ile solV'ün longitudinal kontraktilitesini ve bu incelemenin KAG öncesi KAH'ı tahmin etme gücünü irdelemeyi amaçladık. Gereç ve yöntem: Çalışmamıza kararlı angina pektoris ön tanısı konulan 40 hasta dahil edildi. Olgulara transtorasik EKO yapıldı ve geleneksel yöntemlerle sol ventrikül sistolik fonksiyonları ile duvar hareketleri normal saptanan hastaların apikal 4, 3, 2 boşluk kesitlerinden gri skala görüntüleri alındı. Apikal görüntülerin tümünde benek takibi yöntemi ile iki boyutlu longitudinal global ve segmenter strain analizi yapıldı. Her segmentten longitudinal zirve sistolik strain ve strain hızı ölçüldü. Tüm segmentlerin aritmetik ortalaması alınarak global longitudinal strain (GLS) ve strain hızı (GLSH) hesaplandı. Hastalar, KAG sonuçlarına göre i) aterosklerotik kalp hastalığı olmayanlar (ASKH -) ve ii) ciddi darlık saptananlar (?%70 darlık) (ASKH +) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bulgular: Yaş ortalaması ASKH (+) olan grupta daha yüksek (63.9 ± 13.1 yıla karşılık 54.9 ± 10.1 yıl, p=0.020) bulundu. Cinsiyet ve diğer kardiyovasküler risk faktörleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. Kardiyovasküler ilaçlardan aspirin ASKH (+) olan grupta daha fazla kullanılmakta iken (%91.7'ye karşı %8.3, p=0.003), diğer ilaçların tüketimi iki grupta benzerdi. Ortalama GLS (%-19.3 ± 2.7'ye karşılık %-20.4 ± 2.5, p=0.194) ve GLSH (-1.3 ± 0.2 s¯¹ 'ye karşılık -1.4 ± 0.2 s¯¹ , p=307) değerleri ASKH (+) olan grupta daha düşük bulundu, ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı saptanmadı. Benzer şekilde, KAH tespit edilen koroner arter sayısı arttıkça ortalama GLS (p=0.490) ve GLSH (p=0.228) verilerinde anlamlı değişiklik olmadığı gösterildi. Segment düzeyindeki analizlerde ASKH (+) olan grupta posterior duvarın orta (%-15.8 ± 4.2'ye karşılık %-19.6 ± 5.5, p=0.042) ve apikal (%-16.5 ± 7.9'a karşılık %- 22.8 ± 6.8, p=0.027) bölümlerinde strain, anteroseptal duvarın bazal bölümünde ise strain hızı (-1.1 [-2.2-0.4] s¯¹'e karşılık -1.4 [-3.2-0.8] s¯¹, p=0.041) istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük bulundu. Ancak, bu düşük değerlerin KAG öncesi lezyon dağılımını tahmin etmede yetersiz kaldığı saptandı. Sonuç: Çalışmamızda, konvansiyonel ekokardiyografide sol ventrikül sistolik fonksiyonları normal olan kararlı angina pektoris hastalarında sol ventrikülün iki boyutlu longitudinal global ve segmenter deformasyonunun KAG öncesi KAH varlığını ve lokalizasyonunu öngörmede yeterli olmadığını bulduk. Bununla birlikte, bu yeni tekniğin KAH tanısında daha büyük, prospektif çalışmalarla değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Anahtar sözcükler: Kararlı angina pektoris, sol ventrikülün sistolik fonksiyonu, longitudinal iki boyutlu strain analizi, benek takibi, koroner anjiyografi Amaç: Günümüzde koroner arter hastalığı (KAH) tanısında altın standart koroner anjiyografidir (KAG). Elektrokardiyografi, stres testleri, konvansiyonel ekokardiyografi (EKO) KAH tanısında kullanılan yardımcı testlerdir. Ancak, hastaların bir kısmında koroner arter hastalığı varlığına rağmen tanısal tetkiklerde iskemi ile uyumlu değişiklikler tespit edilememektedir. Bu grup hastalarda KAH'ı öngördürebilecek bir tetkik gereksiz yere KAG gibi girişimsel bir inceleme yapılmasını engelleyecektir. Çalışmamızda, kararlı angina pektoris ön tanısı alan ve konvansiyonel EKO'da sol ventrikül sistolik fonksiyonları normal bulunan olgularda iki boyutlu strain ekokardiyografi ile solV'ün longitudinal kontraktilitesini ve bu incelemenin KAG öncesi KAH'ı tahmin etme gücünü irdelemeyi amaçladık. Gereç ve yöntem: Çalışmamıza kararlı angina pektoris ön tanısı konulan 40 hasta dahil edildi. Olgulara transtorasik EKO yapıldı ve geleneksel yöntemlerle sol ventrikül sistolik fonksiyonları ile duvar hareketleri normal saptanan hastaların apikal 4, 3, 2 boşluk kesitlerinden gri skala görüntüleri alındı. Apikal görüntülerin tümünde benek takibi yöntemi ile iki boyutlu longitudinal global ve segmenter strain analizi yapıldı. Her segmentten longitudinal zirve sistolik strain ve strain hızı ölçüldü. Tüm segmentlerin aritmetik ortalaması alınarak global longitudinal strain (GLS) ve strain hızı (GLSH) hesaplandı. Hastalar, KAG sonuçlarına göre i) aterosklerotik kalp hastalığı olmayanlar (ASKH -) ve ii) ciddi darlık saptananlar (?%70 darlık) (ASKH +) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Bulgular: Yaş ortalaması ASKH (+) olan grupta daha yüksek (63.9 ± 13.1 yıla karşılık 54.9 ± 10.1 yıl, p=0.020) bulundu. Cinsiyet ve diğer kardiyovasküler risk faktörleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. Kardiyovasküler ilaçlardan aspirin ASKH (+) olan grupta daha fazla kullanılmakta iken (%91.7'ye karşı %8.3, p=0.003), diğer ilaçların tüketimi iki grupta benzerdi. Ortalama GLS (%-19.3 ± 2.7'ye karşılık %-20.4 ± 2.5, p=0.194) ve GLSH (-1.3 ± 0.2 s¯¹ 'ye karşılık -1.4 ± 0.2 s¯¹ , p=307) değerleri ASKH (+) olan grupta daha düşük bulundu, ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı saptanmadı. Benzer şekilde, KAH tespit edilen koroner arter sayısı arttıkça ortalama GLS (p=0.490) ve GLSH (p=0.228) verilerinde anlamlı değişiklik olmadığı gösterildi. Segment düzeyindeki analizlerde ASKH (+) olan grupta posterior duvarın orta (%-15.8 ± 4.2'ye karşılık %-19.6 ± 5.5, p=0.042) ve apikal (%-16.5 ± 7.9'a karşılık %- 22.8 ± 6.8, p=0.027) bölümlerinde strain, anteroseptal duvarın bazal bölümünde ise strain hızı (-1.1 [-2.2-0.4] s¯¹'e karşılık -1.4 [-3.2-0.8] s¯¹, p=0.041) istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük bulundu. Ancak, bu düşük değerlerin KAG öncesi lezyon dağılımını tahmin etmede yetersiz kaldığı saptandı. Sonuç: Çalışmamızda, konvansiyonel ekokardiyografide sol ventrikül sistolik fonksiyonları normal olan kararlı angina pektoris hastalarında sol ventrikülün iki boyutlu longitudinal global ve segmenter deformasyonunun KAG öncesi KAH varlığını ve lokalizasyonunu öngörmede yeterli olmadığını bulduk. Bununla birlikte, bu yeni tekniğin KAH tanısında daha büyük, prospektif çalışmalarla değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. AbstractBackground: Coronary angiography (CAG) is the current gold standard for the diagnosis of coronary artery disease (CAD). Electrocardiography, stress tests, and conventional echocardiography are complementary non-invasive tests for the diagnosis of CAD. However, in a certain proportion of these patients, non-invasive diagnostic tests might not be able to detect ischemia in spite of the presence of CAD. A non-invasive diagnostic test that can predict these group of patients will prevent unnecessary coronary angiographies. The aim of the study was to investigate the role of two-dimensional strain echocardiography on detecting left ventricular contractility and presence of CAD in stable angina pectoris patients with normal left ventricular systolic functions by conventional echocardiography. Material and Methods: 40 patients with stable angina pectoris were enrolled in the study. If left ventricular systolic functions and regional wall motions were determined as normal by conventional transthoracic echocardiography, then apical four, three and two chamber views were recorded in gray scale. Two-dimensional longitudinal global and segmental strain analysis was conducted by speckle tracking method. Segmental peak systolic strain and strain rates were measured. Global longitudinal strain (GLS) and global longitudinal strain rates (GLSR) were calculated as arithmetic average of all segmental longitudinal peak strain and strain rates. Patients were divided into two groups according to the coronary angiography as i) without coronary artery disease (CAD -) and ii) ones with significant stenosis (?70%) (CAD +). Results: Patients in the CAD (+) group were older than the CAD (?) group patients (63.9 ± 13.1 years vs. 54.9 ± 10.1 years, p=0.020). Gender and other cardiovascular risk factors were similar between the groups. The patients were on similar drugs except aspirin which was used higher in the CAD (+) group (91.7% vs. 8.3%, p=0.003). Mean GLS (-19.3 ± 2.7% vs. -20.4 ± 2.5%, p=0.194) and GLSR (-1.3 ± 0.2 s¯¹ vs. -1.4 ± 0.2 s¯¹, p=0.307) were lower in the CAD (+) group, but it did not reach statistical significance. Mean GLS (p=0.490) and GLSR (p=0.228) data were not changed as the number of diseased coronary arteries increased. Segmental analyses showed that strain was significantly lower in the mid (-15.8 ± 4.2% vs. -19.6 ± 5.5%, p=0.042) and apical (-16.5 ± 7.9% vs. - 22.8 ± 6.8%, p=0.027) segments of the posterior wall, and strain rate was significantly decreased in the basal portion of the anteroseptal wall (-1.1 [-2.2-0.4]s¯¹ vs. -1.4 [-3.2-0.8]s¯¹, p=0.041). However, these lower values failed to predict coronary artery lesion localization before CAG. Conclusion: Our study shows that left ventricular two-dimensional longitudinal global and segmental deformation does not predict presence and localization of CAD in stable angina patients whose left ventricular systolic functions were determined as normal by conventional echocardiography. But, further larger and prospective studies are needed to evaluate the value of that newer technique for the diagnosis of CAD. Key words: Stable angina pectoris, left ventricular systolic function, longitudinal two-dimensional strain analysis, speckle tracking, coronary angiography Background: Coronary angiography (CAG) is the current gold standard for the diagnosis of coronary artery disease (CAD). Electrocardiography, stress tests, and conventional echocardiography are complementary non-invasive tests for the diagnosis of CAD. However, in a certain proportion of these patients, non-invasive diagnostic tests might not be able to detect ischemia in spite of the presence of CAD. A non-invasive diagnostic test that can predict these group of patients will prevent unnecessary coronary angiographies. The aim of the study was to investigate the role of two-dimensional strain echocardiography on detecting left ventricular contractility and presence of CAD in stable angina pectoris patients with normal left ventricular systolic functions by conventional echocardiography. Material and Methods: 40 patients with stable angina pectoris were enrolled in the study. If left ventricular systolic functions and regional wall motions were determined as normal by conventional transthoracic echocardiography, then apical four, three and two chamber views were recorded in gray scale. Two-dimensional longitudinal global and segmental strain analysis was conducted by speckle tracking method. Segmental peak systolic strain and strain rates were measured. Global longitudinal strain (GLS) and global longitudinal strain rates (GLSR) were calculated as arithmetic average of all segmental longitudinal peak strain and strain rates. Patients were divided into two groups according to the coronary angiography as i) without coronary artery disease (CAD -) and ii) ones with significant stenosis (?70%) (CAD +). Results: Patients in the CAD (+) group were older than the CAD (?) group patients (63.9 ± 13.1 years vs. 54.9 ± 10.1 years, p=0.020). Gender and other cardiovascular risk factors were similar between the groups. The patients were on similar drugs except aspirin which was used higher in the CAD (+) group (91.7% vs. 8.3%, p=0.003). Mean GLS (-19.3 ± 2.7% vs. -20.4 ± 2.5%, p=0.194) and GLSR (-1.3 ± 0.2 s¯¹ vs. -1.4 ± 0.2 s¯¹, p=0.307) were lower in the CAD (+) group, but it did not reach statistical significance. Mean GLS (p=0.490) and GLSR (p=0.228) data were not changed as the number of diseased coronary arteries increased. Segmental analyses showed that strain was significantly lower in the mid (-15.8 ± 4.2% vs. -19.6 ± 5.5%, p=0.042) and apical (-16.5 ± 7.9% vs. - 22.8 ± 6.8%, p=0.027) segments of the posterior wall, and strain rate was significantly decreased in the basal portion of the anteroseptal wall (-1.1 [-2.2-0.4]s¯¹ vs. -1.4 [-3.2-0.8]s¯¹, p=0.041). However, these lower values failed to predict coronary artery lesion localization before CAG. Conclusion: Our study shows that left ventricular two-dimensional longitudinal global and segmental deformation does not predict presence and localization of CAD in stable angina patients whose left ventricular systolic functions were determined as normal by conventional echocardiography. But, further larger and prospective studies are needed to evaluate the value of that newer technique for the diagnosis of CAD.