Jean Baudrillard'ın düşüncesinde trans-estetik


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: MERVE NUR TÜRKSEVER

Danışman: CELAL TÜRER

Özet:

İlkçağ düşüncesinde sanat, genel kanaate göre, Platon'un mimesis düşüncesi ile başlamış ve Aristoteles'in katharsis adını verdiği mefhum ile devam ederek gelişmiştir. Gerek Platon gerekse Aristoteles'in sanat düşüncesi, belli bir ahlaki değer taşımasıyla dikkat çekmektedir. Bu dönemde sanat yapıtları, insanın kişisel ve ahlaki nitelikleri ile onun dünyadaki yerinin bir tezahürü niteliğindedir. Rönesans'tan itibaren, insanın âlem tasavvuru ve kendisini bu âlemde konumlandırdığı yerin neresi olduğu düşüncesinin değişmesi, sanat eserlerine de yansımıştır. Rönesans'ın hümanizm akımı ve Descartes'in kartezyen cogito'su, Kant'ın estetiğe özerk bir bilim olma niteliğini kazandırmasına alt yapı oluşturmuştur. Bu dönemden itibaren ilkçağda aynı anlamda kullanılan iyi ve güzel mefhumları arasında bir sınır çizilmiş, modern düşüncenin genel yapısına uygun olarak sanat ve ahlak alanları birbirinden ayrılmıştır. Nietzsche, Kant'ın estetik anlayışını daha ileriye taşıyarak, sanatın temeline güç istenci ve üst-insan anlayışlarını koymuş, sanat yaşamın gerçekliğini çekilir hale getiren bir amaç olmuştur. İnsan bu dünyada aşkın bir hakikati yansıtan ayna olmaktan çıkarak, kendi gerçekliğini yansıtan bir deha suretine bürünmüştür. Bütün bu düşünce serüveninin geldiği noktada Baudrillard, çağdaş sanatın genel durumunu teknoloji, simülasyon ve tüketim kültürü gibi bir çok etkenin bir araya gelerek oluşturduğu bir trans-estetik dönem olarak adlandırmıştır. Bu çalışmada, sanat felsefesinin düşünce tarihi boyunca mezkûr dönüm noktalarını da çözümlenerek, çağdaş sanatın batı medeniyetinin içinde yetişmiş bir düşünür olan Jean Baudrillard tarafından trans-estetik mefhumu çerçevesinde nasıl tasvir ettiği sunulup değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sanat felsefesi, Estetik, Trans-estetik, Simülasyon, Tüketim Kültürü. In ancient thought, art started with Plato's idea of mimesis according to the general opinion and developed with the notion that Aristotle called katharsis. Both Plato and Aristotle's art thinking draws attention with a certain moral value. In this period, works of art are a manifestation of man's personal and moral qualities and his place in the world. Since the Renaissance, the imagination of the world and the change in the idea of where it is located in this world has been reflected in the works of art. The humanist movement of the Renaissance and the cartesian cogito of Descartes formed the foundation for Kant to gain aesthetics as an autonomous science. From this period, a boundary was drawn between the good and beautiful notions used in the same sense in ancient times and the fields of art and morality were separated from each other in accordance with the general structure of modern thought. Nietzsche took Kant's aesthetic understanding further and placed the need for power and super- human perceptions on the basis of art, and art became a purpose that made the reality of life retractable. In this world, man has ceased to be a mirror reflecting a transcendental truth and has become a genius that reflects his own reality. At the point where all these thought adventures have come, Baudrillard called the general state of contemporary art a trans-aesthetic period composed of many factors such as technology, simulation and consumption culture. In this study, by analyzing the mentioned turning points of the philosophy of art throughout the history of thought, Jean Baudrillard, a philosopher who grew up in western civilization, presented and evaluated how it portrayed the concept of trans-aesthetics. Keywords: Art philosophy, Aesthetics, Trans-aesthetics, Simulation, Consumption Culture.