Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2019
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: MELİS ÇELİK OK
Danışman: DERYA HASTA
Özet:Bu çalışmanın amacı, kadının yaşam tarzı ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmesinin tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerindeki etkisini incelemektir. Bu amaçla iki farklı araştırma gerçekleştirilmiştir. İlk araştırmada kadının yaşam tarzının değişimlendiği (geleneksel/geleneksel değil/nötr) farklı senaryolar katılımcılara denek içi desende sunulmuş ve katılımcılardan kadının yaşam tarzının ne kadar geleneksel olduğunu, kadının başına gelen olayın tecavüz olup olmadığını ve kadının ne kadar hatalı olduğunu değerlendirmeleri istenmiştir. İlk araştırmada ek olarak Ahlaki Öfke Ölçeği (AÖÖ) Türkçeye uyarlanmıştır. Araştırmanın sonuçları, beklentilere uygun olarak, geleneksel olmayan senaryodaki kadının yaşam tarzının diğer senaryolardakinden daha az geleneksel olarak değerlendirildiğini ve daha fazla hatalı bulunduğunu ortaya koymuştur. Yaşanan olayın tecavüz olup olmadığına ilişkin değerlendirmeler ise yine beklentilere uygun olarak farklılaşmamıştır. Ek olarak AÖÖ'nün Türkiye örnekleminde iki faktörlü bir yapı gösterdiği (Duygusal Boyut ve Bilişsel Boyut), yeterli psikometrik özelliklere sahip olduğu bulunmuştur. İkinci araştırmada ise, kadının yaşam tarzı ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmesinin (CKE), tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerindeki etkisi deneklerarası faktöriyel desen kullanılarak araştırılmıştır. Bu araştırmada ek olarak, tecavüze ilişkin durumsal değerlendirmelerin (kadının tecavüz sırasında mini etek giyip giymediği, erkeğe samimi davranıp davranmadığı, tecavüze direnip direnmediği, erkekle yakınlaşmak isteyip istemediği ve erkeği kışkırtıp kışkırtmadığı) kadının yaşam tarzına ilişkin değerlendirmelerin bir parçası olup olmadığı da araştırılmıştır. Analiz sonuçları tecavüze ilişkin durumsal değerlendirmelerin tümünde ve geleneksel olmayan yaşam tarzı durumunda kadınlar ve erkekler arasında bir farklılaşmaya işaret etmektedir. Buna göre erkekler, tecavüze uğrayan kadına ilişkin daha olumsuz değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Ek olarak geleneksel olmayan senaryodaki kadının daha hatalı bulunduğu ve bu kadına daha fazla öfke duyulduğu da gözlenmiştir. Ayrıca beklentiye uygun olarak, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların ahlaki öfke düzeylerinin diğer gruplardaki katılımcılarınkinden daha düşük olduğu, cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirildiği koşulda ise etkinleştirilmediği koşula göre beklenenin tersine, daha yüksek olduğu bulunmuştur. Son olarak, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcılardan cinsiyet kalıpyargıları etkinleştirilmiş olanların, cinsiyet kalıpyargıları etkinleştirilmemiş olanlara kıyasla ahlaki öfke düzeylerinin daha yüksek olduğu ve cinsiyet kalıpyargılarının etkinleştirilmediği koşulda, geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların ahlaki öfke düzeylerinin, diğer gruplardaki katılımcılarınkinden daha düşük olduğu bulunmuştur. Sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde, kadının yaşam tarzının tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve ahlaki öfke üzerinde etkili olduğu; geleneksel olmayan yaşam tarzına sahip kadının daha fazla suçlandığı ve geleneksel olmayan senaryoyu okuyan katılımcıların daha az ahlaki öfke hissettiği görülmektedir. CKE'nin ise yalnızca ahlaki öfke üzerinde, beklentilerin tersi yönünde etkili olduğu görülmektedir. Sonuçlar, tecavüz sonrasında kadının suçlanması ve kalıpyargı etkinleştirmesi ile ilgili alanyazın bulguları temelinde tartışılmıştır. The purpose of this study is to investigate the effect of woman's lifestyle and gender stereotype activation on rape victim blaming and moral outrage. According to this purpose two different studies are conducted. In the first study, all participants read different scenarios, in which woman's lifestyle (traditional/non-traditional/neutral) was manipulated, and decided the level of traditionality of woman's lifestyle, whether the incident was rape or not and the level of woman's fault. In this study, also Moral Outrage Scale (MOS) is adapted into Turkish. Results meet the expectations that the lifestyle of woman in the non-traditional scenario was evaluated less traditional and faultier than others. Also as expected, the scenarios didn't differ from each other according to rape evaluations. In addition, it is found that MOS is a two-factored (Emotional Dimension and Cognitive Dimension), psychometrically sufficient scale for Turkish culture. In the second study, the effect of woman's lifestyle and gender stereotype activation on rape victim blaming and moral outrage is investigated through a between-subjects factorial design experiment. Additionally, it is tested that whether the situational evaluations about rape (whether the woman wore mini skirt, behaved intimate to the man, resisted to the rape, wanted to became close to the man and provoked the man or not) are a part of evaluations regarding woman's lifestyle. Results showed gender differences for all situational evaluations about rape in the non-traditional scenario in which men evaluated rape victim more negatively than women. Also, participants attributed more fault and showed more anger to the woman who has non-traditional lifestyle. Besides, as expected, participants' moral anger level was lower in non-traditional condition and contrary to the expectation, higher in gender stereotype activation condition. Lastly, in non-traditional lifestyle condition, participants whose gender stereotypes were activated, reported more moral outrage than those whose gender stereotypes were not activated and when gender stereotypes were not activated, participants in non-traditional lifestyle condition reported less moral outrage than those in the other conditions. Results altogether showed that, woman's lifestyle affected rape victim blaming and moral outrage. Namely, participants blamed woman more and reported less moral outrage in the non-traditional lifestyle condition. Gender stereotype activation, on the other hand, affected only moral outrage. Results are discussed based upon literature of rape victim blaming and stereotype activation.