Van-Karagündüz populasyonunun dişlerinin ve çenelerinin paleopatolojik açıdan incelenmesi


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2004

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: PINAR GÖZLÜK

Danışman: AYLA SEVİM EROL

Özet:

Van-Karagündüz Höyüğü birinci yapı katında yer alan ve Ortaçağ Döneme tarihlendirilen mezarlık alanından çıkarılan 890 bireyden çene ve dişlere sahip olan 90'ı bebek (% 20,69), 157'si çocuk ( % 36,09), 81'i kadın (% 18,62), 107'si erkek (% 24,60) olan 435 bireye ait iskelet kalıntıları; dişlerde ve çenelerde iz bırakan patolojik lezyonları incelemek, nedenlerini araştırmak, ağız sağlığı ile besin hazırlama teknikleri, besin maddeleri, toplumun yaşam biçimi, kültürel alışkanlıkları arasındaki ilişkiyi irdelemek ve elde edilen verileri diger eski Anadolu toplumlarından elde edilenlerle karşılaştırarak, aralarındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya koymak amacıyla araştırılmıştır. Karagündüz populasyonunda erişkin yaş ortalaması 37,08'dir. Bu değer kadınlarda 36,16, erkeklerde 38,59'dur. Bu toplumda 0-1 yaş aralığında (% 15,80) ölen bebeklerin yüzdesi diğer yaş gruplarından daha fazladır. Tüm populasyonda yaşı belirlenebilmiş bireyler dikkate alındığında, 15 yaşına gelmeden ölen bebek ve çocukların yüzdesi oldukça yüksektir (% 69,82). Araştırılan çene ve dişlerde, diş aşınması, diş çürüğü, hypoplasia, diştaşı, apse, periyodontal hastalıklar (alveol kaybı), ölüm öncesi (premortem) diş kaybı gibi dişlerde ve çenelerde sıklıkla görülen patolojik olgular saptanmış ve değerlendirilmiştir. Bebek ve çocuklarda 2148 süt dişi, 616 daimi diş, 76 üst çene, 182 alt çene ve 1578 alveol , kadınlarda 1185 diş, 59 üst çene, 63 alt çene, 1577 alveol, erkeklerde 1549 diş, 79 üst çene, 82 alt çene, 1813 alveol saptanmıştır. Ayrıca mezarlık alanında ve çevresinde hangi bireye ait olduğu saptanamayan 55 tane daimi diş ele geçirilmiş (14 tanesi kırık olduğu için incelemeye alınamamıştır) ve bu dişler izole olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, çalışma 5539 süt dişi, 2734 daimi diş, 541 çene (214 üst çene + 327 alt çene) ve 4968 alveol üzerinde gerçekleştirilmiştir. İncelenen populasyonda süt dişlerinde aşınma % 58,05, diş çürüğü % 4,89, hypoplasia % 2,93 ve diştaşı % 0,23 oranındadır. Özellikle süt dişlerinde aşınmanın 1,5-2 yaşlarından itibaren görülmesi, bebeklerin bu yaşlarda anne sütü dışında, dışarıdan dişlerde aşınmaya neden olan ek gıdalar almaya başladıklarını göstermektedir. Aşınmaların genelde hafif düzeyde görülmesi, bebek ve çocukların beslenme sistemlerinde, çok da sert taneli besin maddelerinin mevcut olmadığını, süt dişlerinde çürüğe de rastlanması, bu bireylerin diyetlerinde karbonhidratlı besinlerin varlığını ortaya koymaktadır. Hypoplasia oluşumu ise annenin hamilelik esnasında yetersiz ve kötü beslenmesi, geçirdiği enfeksiyonel hastalıklara bağlanabilir. Karagündüz toplumunda kadın ve erkeklerin daimi dişlerinde diş aşınması % 95,54, diş çürüğü % 6,36 (Hardwick Düzeltmesine göre % 14,04), hypoplasia % 24,91, diştaşı % 25,90, apse % 1,86, periyodontal hastalıklar içinde değerlendirilen alveol kaybı % 40,64 ve ölüm öncesi (premortem) diş kaybı % 18,73 oranındadır. Karagündüz toplumundan elde edilen bulgulara, aynı bölgede yaşamış ancak farklı dönemlere tarihlendirilen diğer toplumlardan elde edilen bulgular benzemektedir. Bu da aynı bölgede, farklı dönemlerde yaşayan insanlarda besin hazırlama teknikleri zamanla farklılaşsa da, benzer bir beslenme sisteminin olabileceğini düşündürmektedir. Genel olarak tarım ve hayvancılığa dayalı bir yaşam biçimine sahip olduğu düşünülen Karagündüz Ortaçağ toplumunun beslenme rejimini, genellikle iyi öğütülmüş, fakat biraz lifli ve sert besinler oluşturmaktadır. Dişlerin bir kısmında abrazyona rastlanması besinlerin hazırlanışı sırasında, içlerine aşındırıcı sert taneciklerin çok yoğun olmamak kaydıyla karıştığını göstermektedir. Tahıl tarımına bağlı olarak beslenme sistemlerinde karbonhidratlı ve şekerli besinlerin var olduğu, fakat bunların çok yoğun bir şekilde tüketilmediği ve aynı zamanda beslenme sistemlerinde hayvansal proteinlere de yer verildiği söylenebilir.