Avrupa Birliği'nin dış politikada aktörlüğü tartışması: Avrupa Birliği - İran müzakereleri örneği


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: KÜBRA ÇAVDAR

Danışman: ÖMER AYKUT ÇELEBİ

Özet:

AB, kuruluşu itibariyle dış politika oluşturarak uluslararası siyasette bir aktör olmayı amaçlamıştır. Bu çalışma çerçevesinde AB'nin aktör olup olmadığı İran müzakereleri çerçevesinde incelendi. Çalışma, 2009 yılı esas alınarak başlasa da üye ülkelerin geçmişe dayanan ilişkileri çerçevesinde tarihsel süreç de göz önüne alındı. AB, dış politikada aktör olup olmadığı literatürde pek çok açıdan tartışılır. Tez çerçevesinde, öncelikle AB'nin dış politika tartışmalarında kullanılan kavramlar açıklandı ve bu kavramlar çevresinde dış politika literatürü tartışıldı. Bunlardan ilki çok taraflılıktır. Çok taraflılık, uluslararası kurumlar, uluslararası hukuka riayet ve kurallara uyulan bir uluslararası sisteme dayanarak karar almayı belirtir. AB, İran müzakereleri çerçevesinde çok taraflı bir dış politika izledi. Dış politika belgelerinde yer alan diğer dış politika kavramı da prensipli faydacılıktır. Prensipli faydacılık etkili çok taraflılık ve dayanıklılık inşaası ile açıklanır. Bu kavramlar, krizlere karşı dayanıklılık ve iyileşebilme yetkinliğini, tek taraflı dış müdahalelerin yerini bölgede yerel işbirlikleri yaparak kalkınma ve toplumsal barışın sağlanmasını amaçlar. AB, İran müzakerelerinde de toplumun çeşitli kesimleri ile görüştü, idamın kaldırılması gibi politikalarda iyileşme sağlanması için çalıştı. AB'nin nasıl bir aktör olduğu bir diğer kavramsal çerçeveyi oluşturur. AB, normatif gücünü kullanan bir yumuşak güç müdür? Yoksa sert güç mü? AB'nin kullandığı araçlara bakılarak yumuşak güç olduğu görülür. Fakat bazı yazarlar bu yumuşak gücün sert köşeleri olduğunu ileri sürer. Dış politika karar alma sürecinde bir liderin olup olmadığı da başka bir soru olarak karşımıza çıkar. Burada cevaplardan ilki Almanya, Fransa ve İngiltere'nin liderlik ettiğidir. Bu, İran müzakere sürecinin başlangıcında doğrudur. İkinci cevap ise Almanya'nın liderliğidir. Bu da Ukrayna krizi örneği ile açıklanır. Bu tartışmalar, AB'nin dış politika önceliklerini belirlemesi, bu öncelikleri uygulayacak araçlara sahip olup olmamasına dayanır. İran müzakere sürecinde AB'nin ekonomi ve diplomasiye dayanan araçları kullandığı görülmüştür. Aktörlük tartışmalarının bir diğer yönü, bir uluslararası aktör olarak beklentileri karşılayıp karşılamadığı temeline dayanır. İran müzakere sürecinde AB, komşuları ve bölge ülkelerinde AB'nin İran'ın nükleer sorununu çözeceğine dair beklenti oluştuğu görülür. Müzakere sürecinde 2015 yılında JCPOA'nın imzalanması ile anlaşmaya varılmıştır. Fakat İran'ın aşamalı olarak bu anlaşmayı ihlal etmesi sorunun çözülmediğini gösterir. Aktörlük tartışmalarının bir başka boyutu ise AB'nin nasıl bir aktör olduğu üzerinedir. Burada AB'nin normatif ve prensipli faydacılık temellerine dayanan bir aktör olduğu görülür. AB, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi konusunda uluslararası norm ve kurumların işler olması için çaba harcar. Bu müzakere sürecinde de İran'ın nükleer programının UAEK tarafından denetlenmesi ve belli kurallar çerçevesinde barışçıl amaçlar ile kullanması amaçlanmıştır. AB, müzakere sürecinde prensipli faydacılık temelinde de hareket etmiştir. Bazı ihlallere rağmen bölgesel istikrarın ve barışın sürdürülmesi için müzakere sürecine devam etmiştir. AB, müzakere sürecine Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa'dan oluşan üç üye devleti ile başladı sonra Yüksek Temsilcilik de dahil oldu. AB'nin dış politikada kendi içinden bir grup ile hareket ettiği örnekler vardır. Burada da üç üye ülke, Yüksek Temsilcilik ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimî üyeleri ile çok taraflılık ve kapsayıcılık ilkeleri çerçevesinde müzakereler sürdürüldü. Müzakere sürecinin tarafları AB Yüksek Temsilciliği, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, ABD, Çin ve Rusya'dır. Yapılan çalışma neticesinde, AB'nin İran müzakerelerinde dış politika kurumu olan Yüksek Temsilciliği etkin biçimde kullandığı görülür. Müzakere sürecinin başlangıcında, üye ülkeler ortak amaç için beraber hareket etti. Fakat, ABD'nin JCPOA'dan çekilmesi bazı çatlaklara neden oldu. AB, ABD'nin çekilmesi sonucu anlaşmanın sürdürülmesi için INSTEX'i kurmuştur. Fakat bu İran'ın beklentilerini karşılamadı ve İran anlaşmayı aşamalı olarak ihlal etmeye başlamıştır. AB'nin müzakere sürecinde bir aktör olarak uluslararası toplum ve İran'ı bir araya getirmiştir. Fakat anlaşmanın sürdürülememesi beklentileri karşılayamadığını gösterir. The EU aimed to become an actor in international politics since it was founded. EU actorness examined within the framework of Iran negotiations. Although the study focuses on the events after 2009, the historical process was also taken into account within the framework of the historical relations of the member countries. EU actorness is discussed in many aspects in the literature. Within the framework of the thesis, firstly, the concepts used in the EU's foreign policy discussions are explained and the foreign policy literature was discussed around these concepts. The first concept is multilateralism. Multilateralism refers to a decision-making process based on international institutions, compliance with the international law and an international system that complies with the rules. The EU pursued multilateral foreign policy during the Iran negotiations. Another foreign policy concept take place in foreign policy documents is principled pragmatism. Principle pragmatism is explained with effective multilateralism and resilience building. These concepts aim at resilience to crises and the ability to recover, and the development of social peace through development and local collaborations in the region instead of unilateral interventions. The EU also met with various segments of the society in Iran during negotiation process and worked to improve policies such as abolishing execution. It is another conceptual framework that argue what kind of an actor the EU is. Is the EU a soft power that uses its normative power? Or hard power? Looking at the tools used by the EU, it is seen that there is soft power. But some authors suggest that this soft power has hard edges. Whether there is a leader in the foreign policy decision making process is another question. The first answer is that Germany, France and Britain lead. This is true at the beginning of the Iran negotiation process. The second answer is the leadership of Germany. This is explained by the example of the Ukrainian crisis. EU's actorness in foreign policy has been discussed in many aspects in the literature. These discussions are based on the EU's determination of its foreign policy priorities and whether it has the means to implement those priorities. In the negotiations with Iran, the EU has been using economic and diplomatic instruments. Another aspect of the actorness debate is whether or not the EU meets expectations as an international actor. During negotiations with Iran, the EU, its neighbors and countries in the region are expecting that the EU will solve the Iranian nuclear problem. During the negotiation process, an agreement was reached with the signing of JCPOA in 2015. But Iran's gradual violation of this agreement shows that the problem has not been solved. Another aspect of the actor debate is on what kind of actor the EU is. The EU is an actor based on normative and principled pragmatism. The EU endeavors to make international norms and institutions work to prevent the spread of weapons of mass destruction. During this negotiation process, it was aimed to monitor Iran's nuclear program by IAEA and to use it for peaceful purposes within the framework of certain rules. The EU has also acted on the basis of principled pragmatism in the negotiation process. Despite some violations, it has continued the negotiation process to maintain regional stability and peace. The EU started the negotiation process with three member states: Germany, the United Kingdom and France, and then the High Commissioner was involved. There are examples in which the EU acts with a group within itself in foreign policy. Negotiations continued with the three member states, the High Commissioner and the permanent members of the UN Security Council within the framework of multilateralism and comprehensiveness. The parties of the negotiation process are the EU High Commission, Germany, the United Kingdom, France, the United States, China and Russia. As a result, this study showed that the EU is actively using the High Commissioner as the foreign policy institution in the negotiations with Iran. At the beginning of the negotiation process, the member states acted together for a common purpose. However, the US withdrawal from the JCPOA has caused some cracks. The EU established INSTEX to continue the agreement as a result of the withdrawal of the US. But this did not met Iran's expectations and Iran has gradually started to violate the agreement. It has brought together the international community and Iran as an actor in the EU's negotiation process. But the failure of the agreement shows that it does not meet the expectations.