Üniversite öğrencilerinde erken dönem uyumsuz şemalar, başa çıkma stilleri ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkilere yönelik bir model sınaması


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2012

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: MURAT BOYSAN

Danışman: METİN PİŞKİN

Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu

Özet:

Bilişsel kuramın klinik gruplardaki uygulamalarının yanı sıra sağlıklı bireylerdeki psikolojik danışma müdahaleleri ve gelişimsel programlarda uygulamaları gün geçtikçe artmaktadır. Duygusal ve davranışsal tepkiler üzerinde benlik şemalarının önemini vurgulayan bilişsel modeller içinde şema odaklı yaklaşım temel inanışlara ilişkin ayrıntılı tanımlamalarıyla uygulamayıcılara ve araştırmacılara önemli bir zemin sunmaktadır. Bu çalışmada bilişsel davranışçı terapi geleneğinden gelen şema odaklı yaklaşımözelinde tanımlanmış olan erken dönem uyumsuz şemaların başa çıkma stilleri ve öznel iyi oluşla ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır.Çalışmanın amaçları doğrultusunda 645 üniversite öğrencisine araştırmacı tarafından hazırlanmış bir demografik soru formu, Young Şema Ölçeği-Kısa Form, Stresli Durumlarla Başa Çıkma Envanteri, Yaşam Doyumu Ölçeği, Pozitif ve Negatif Duygu Ölçeği uygulanmıştır. Söz konusu değişkenlerin demografik özelliklerle ilişkine bakılmıştır. Psikolojik değişkenler arasındaki ilişkililer yapısal eşitlik analizi yardımıyla modellenmiştir.Analizler sonucunda yaşam doyumunun cinsiyete, gelir düzeyine ve babanın eğitim düzeyine göre farklılaştığı bulunmuştur. Yaşam doyumu kız öğrencilerde, yüksek gelir grubunda olan ailelerin çocuklarında ve babanın eğitim düzeyi arttıkça yükselmektedir. Erkekler kızlara göre daha yüksek pozitif duygulanım puanları aldıkları halde, negatif duygulanımda cinsiyet farkı bulunamamıştır. Babasının eğitim düzeyi ilkokul olan öğrenciler daha yüksek negatif duygulanım puanı bildirmiştir. Kız öğrencilerin erkeklere göre daha fazla duygusal başa çıkma stratejilerini kullandığı görülmüştür. Erkeklerin kızlara göre daha fazla Sosyal Kopukluk ve Reddedilmişlik şemalarına sahip olduğu belirlenmiştir. Yüksek gelir grubunda olan öğrencilerin orta ve düşük gelir grubunda yer alan öğrencilere göre Gelişmemiş Kişisel Sınırlar şemaalanından daha yüksek puanlar aldıkları gözlenmiştir.Erken dönem uyumsuz şemalar, öznel iyi oluş ve başa çıkma stilleri arasındaki ilişkilerin ele alındığı modelin geçerliği yapısal eşitlik algoritması kullanılarak test edilmiştir. Yapılan analizde önerilen hipotetik modelin geçerli olduğu bulunmuştur. Hipotetik modelin geçerliği gösterildikten sonra hipotetikmodelde ele alınan gizil değişkenler arasındaki ilişkilerin manidarlığı test edilmiştir. Yapısal modelde öznel iyi oluş gizil değişkeninin bilişsel şema alanları gizil değişkenine yordayıcı etkisinin istatistik olarak manidar olmadığı görülmüştür. Yine erken dönem uyumu bozucu şemaların başa çıkma stillerigizil değişkenine etkisi manidar bulunmamıştır. Modelde başa çıkma stillerinin öznel iyi oluştaki artışta temel belirleyici olduğu görülmüştür.Abstract Applications of cognitive theory in clinical interventions as well as in psychological counseling and developmental programs for normal population have increasingly been recognized. Schema-focused approach which provides a profound conceptualization of core beliefs among the cognitivemodels, consistently emphasizing the influence of self-schemas on emotions and behaviours, yields a substantial basis for social-workers and researchers.In this study, it was aimed at investigating the associations between subjective well-being, coping styles, and the early maladaptive schemas which were specifically conceptualized in the schema-focused approach,originated from cognitive behavior therapy tradition.In this purpose, 645 undergraduates completed the demographic questionnaire prepared by the researcher, the Young schema Questionnaire – Short Form, the Coping Inventory for Stressful Situations, the Satisfaction with Life Scale, and the Positive and Negative Affect Schedule. The associationsbetween demographic characteristics and psychological variables were assessed. Relationships between psychological variables were specified by using structural equation modeling.Satisfaction with life scores of the subjects significantly differed by gender, income and father’s education. Participants who were females, who were from wealth families, and whose fathers had higher levels of education reported significantly higher levels of satisfaction with life. In spite of maleundergraduates’ rating higher scores on positive affect as compared to females, no significant gender differences were found in the negative affect.Subjects whose fathers had graduated from primary school scored higher levels of negative affect. It was found that female undergraduates more prevalently adopted emotion-oriented coping style rather than males. With respect to the cognitive schema domains, male subjects reported more severe core beliefs in the Disconnection and Rejection domain than females.Undergraduates with upper socioeconomic status revealed higher scores on the Impaired Limits domain referring to the problems in the self boundaries than undergraduates who reported low and average income.Fitness of the model in which the associations between early maladaptive schemas, subjective well-being and coping strategies specified tested with using structural equation algorithm. The analysis indicated thevalidity of the hypothetic structural model. After having displayed the validity of the hypothetic model, statistical significance of the associations between the latent variables in the model were assessed. The effect of subjective wellbeing on maladaptive schema domains latent variable was not statisticallysignificant as well as the predictive value of schema domains on coping strategies. Coping was the main determinant of subjective well-being in the model.