Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi erişkin diyabet polikliniğine başvuran hastalarda tırnak batması görülme sıklığı, klinik ve laboratuvar özeliklerinin değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2012

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: SEÇİL SARAL

Danışman: SEHER BOSTANCI

Özet:

Amaç: Tırnak batması dermatoloji polikliniklerinde sık karşılaşılan , iş ve güç kaybına neden olan hasta için rahatsızlık verici ve ağrılı bir durumdur. Tekrarlayıcı özelliği nedeniyle önemli bir morbidite nedenidir. Yapılan çalışmalarda DM'lilerde tırnak batması sıklığının arttığına dair bulgular vardır. Bu çalışmada DM'lilerden oluşan bir popülasyonda tırnak batması sıklığının araştırılması ve tespit edilen tırnak batmalarının özellikleri ile tırnak batmasını kolaylaştıracak olası faktörlerin değerlendirilmesi planlanmıştır. Gereç ve Yöntem: 1 Mart 2011- 1 Haziran 2011 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Anabilim dalı Erişkin Diyabet polikliniğine rutin muayene veya kontrol amacıyla başvuran 300 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların tırnak batması olup olmadığı değerlendirildi. Muayenede tırnak batması saptanan ve saptanmayan hastalar yaş, cinsiyet, meslek, hastalık süresi, tedavi şekli, kullandıkları ilaçlar, vücut ağırlığı, beden kitle indeksi, vasküler yetmezlik, nöropati, hiperhidrozis, ayakta geçirilmiş ülser hikayesi, dar burunlu ayakkabı kullanımı, onikomikozis ve ek tırnak bozukluğu olup olmadığı gibi özellikler açısından karşılaştırıldı. İki grubun glikohemoglobin, kan lipid düzeyleri mukayese edildi. Tırnak batması olan hastalarda tırnak batması tip ve evrelendirilmesi yapıldı. Batma olan parmak, kenar, batma süresi, parmakta iç ve dış rotasyon olup olmadığı kaydedildi. Hastaların tırnak kalınlığı, tırnak bombelik oranı, mediyal ve lateral açılar hesaplanarak her iki grup arasında karşılaştırma yapıldı. İki grup için elde edilen istatistiki değerler Mann-Whitney U, Kruskal-Wallis ve ki-kare testleri kullanılarak karşılaştırıldı. Bulgular: Hastaların %13,6'sında tırnak batması saptandı. Kadın hastalarda tırnak batması erkeklere göre daha sık gözlemlendi (1,4/1). Obez ve BKİ'si yüksek hastalarda tırnak batması daha sık gözlemlendi (32,2/30,0). Diyabete eşlik eden hipertansiyonu olan kişilerde tırnak batması daha sık olarak saptandı. Çalışmamızda herhangi bir ilaç kullanımı ile tırnak batması gelişimi arasında bir neden sonuç ilişkisi saptanmamıştır. Diyabet tedavisi için kullandıkları ilaçlarla hastalarda tırnak batması görülme sıklığı arasında ilişki saptanmadı. Tırnak batması için önemli risk faktörlerinden hiperhidrozis ve dar burunlu ayakkabı tercihi ile ilişki saptanmazken, nativ preperatla onikomikozis saptananlarda ve geçirilmiş travma hikayesi olanlarda tırnak batmasının daha sık olduğu gözlemlendi. Yuvarlak tırnak kesiminin tırnak batması oluşumunda önemli olduğu görüldü. Onikogrifozis, subungal hiperkeratozu olanlarda tırnak batması sıklığının arttığı gözlendi. Çalışmaya alınan hastaların kan lipid, glikohemoglobin düzeyleri ile tırnak batması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Patella refleksi zayıf ya da kayıp olanlarda tırnak batması daha sık gözlemlendi. Bunun dışındaki nörolojik muayene bulguları ile tırnak batması arasında ilişki saptanmadı. Dorsalis pedis nabzı zayıf olan hastalarda tırnak batmasının daha sık olduğu tespit edildi. Tırnak batması olan hastaların %46,9'unda periferik arter hastalığı tespit edildi. Tırnak batması süresi mediyanı 12 ay olarak tespit edildi. Saptanan tırnak batmalarının %46,5'i rekürrendi. Hastaların 40'ında batma başparmak tırnağında 1'inde 2.parmaktaydı. On bir hastada bilateral tırnak batması görüldü. Tırnak batmalarının %80,5'i (33/41) evre I, %17'si (7/41) evre II, %2,4'ü (1/41) ise evre III olarak değerlendirildi. En sık oluşan tırnak batması tip I (%41,7) olarak gözlemlendi. Tip II hastaların %21,7'sinde tip III ise %36,6'sında saptandı. Tırnak batmasına en sık lateral kenarda rastlandı (%41,4). Ayaklara ağırlık uygulanması esnasında iç rotasyon hastaların %16,3'ünde, dış rotasyon ise %9,7'sinde gözlendi. Tırnak kalınlığı mediyanı erkek hastalarda 1,83 mm (1,08-3,56), kadın hastalarda ise 1,62 mm (0,54-5,91) olarak ölçüldü. Tırnak bombelik oranı tırnak batması olan hastalarda daha yüksek saptandı. Mediyal kenarda tırnak batması olan parmaklarda mediyal tırnak açısının laterale göre daha geniş olduğu bulundu. (p=0,050). Tırnak batması lateralde olan hastaların lateral tırnak açısı da mediyale göre genişti fakat istatistiksel fark saptanmadı (p=0,056). Çalışmaya katılan hastaların %52,3'ü (157/300) daha önce diyabet hastalığına yönelik eğitim almıştı. Diyabete bağlı ayak komplikasyonu gelişebileceği bilgisine sahip hastalar çalışmaya alınan hastaların %73'ydü. Sonuçlar: Çalışmamızda tırnak batması etiyolojisinde önemli rolü olduğu bilinen travma hikayesi, yanlış tırnak kesimi, tırnak yapısındaki bozukluklar (onikogrifozis, pincer nail), onikomikozis ile ilişki saptandı. Hipertansiyonu olanlarda ve dorsalis pedis nabzı zayıf olanlarda tırnak batması daha sık bulundu ve tırnak batması hastalarında arteryel doppler USG'nin yüksek oranda patolojik çıktığı tespit edildi (%46,3). Tırnak anatomik yapısının tırnak batmasına eğilim açısından önemli bir risk faktörü olduğu tespit edildi. Diğer çalışmalardan farklı olarak bu popülasyonda tırnak batması hastalarında tırnak batması kalınlığının daha yüksek olduğu ve batmanın kadınlarda erkeklere göre daha sık olduğu gözlendi.Abstract Objective: Ingrown nail, a painful condition which causes loss of labor and productivity is a painful condition frequently seen in dermatology clinics. It is an important cause of morbidity with its recurrent nature. Ingrown nail relevance is reported to be increased among diabetic individuals. In this study we purposed to evaluate prevalance, clinical features and relationship with possible risk factors for development of ingrown nails in a diabetic population. Material and methods: In this study 300 patients who attended to Ankara University Medical Faculty Adult DM clinic for routine examination is included. Patients are examined for ingrown nails. The two group of patients are compared for age, sex, occupation, disease duration, type of treatment, body mass index, weight, neuropathy, vascular insufficiency, hyperhidrosis, use of inappropriate shoes, onychomycosis and other nail abnormalities. Patients are evaluated for glikohemoglobin and lipid levels. The patients with ingrown nails are further evaluated for type, grade, localisation, medial or lateral rotation of the great toe, previous treatments and symptoms. Nail thickness, nail curvature ratio, medial and lateral angles is measured. These data is evaluated statistically with Mann Whitney U, Kruskal- Wallis and chi square tests. Results: İngrown nails is observed in %13,6 of patients. It was more frequent in females (1,4/1). Obesity and high body mass index was common among patients with ingrown toenails. Waist circumference was similar in two groups. In patients with concomittant hypertension ingrown nail was more common. We couldn?t identify relationship with ingrown nails and use of a certain drug. There was no relationship between type of diabetes treatment and ingrown nails. Eventhough hyperhidrosis and use of inappropriate shoes are important etiologic factors for development of ingrown nail, it was not observed in our study. On the other hand, in patients with onychomycosis, onychogriphosis, subungal hyperkeratosis prevalance of ingrown nails is increased. In patients with a history of previous trauma and a habit of wrong trimming; onychocriptosis is found to be higher. There was no relationship with glikohemoglobin and lipid levels and development of ingrown nails. Patients with pathological patella reflex were prone to ingrown nails. Other neurological examination findings were similar in two groups. Ingrown nails were more common among patients with weak dorsalis pedis pulse. Arterial doppler ultrasound examination of patients with ingrown nails showed %46,9 peripheral arterial disease. Median duration of ingrown nail is 12 months. %46,5 of cases were recurrent. %97.5 of ingrown nail was localized to big toe. 11 patients had bilateral ingrown nails. Stages were as follows; %80,5 (33/41) stage I, %17 (7/41) stage II, %2,4 (1/41) stage III. Most common type was type I (%41,7). Type II ingrown nail was observed in %21,7 of patients, whereas %36,6 had type III. Ingrown nails occured most commonly on lateral margin of the nail. Medial and lateral rotation on weight bearing was observed in %16,3 and %9,7 of patients respectively. Nail thickness median was measured 1,83 mm (1,08-3,56) for males and 1,62 mm (0,54-5,91) for females among patients with onychocriptosis. Nail curvature ratio is found to be higher in ingrown nail group. Medial angle is measured wider than lateral angle in patients who have ingrown nail on medial margin (p=0,050). The patients who have ingrown nails on lateral margin had wider lateral angle than medial angle however this was not statistically important (p=0,056). %52,3 of patients included in this study received training about DM disease. Only %73 of patients had the information of foot problems can arise as a complication of diabetes. Conclusion: In this study previous trauma, inappropriate trimming of nails, nail dystrophies and onychomycosis is found to be related with development of ingrown nails. Ingrown nails was more frequent among patients with hypertension and weak dorsalis pedis pulse. The patients with ingrown nails had high percentage of abnormalities in arteriel doppler ultrasound examination (%46,3). Nail anatomic structure is descripted as an independent risk factor for onychocriptosis. Other than previous studies in this population ingrown nail is observed to be more frequent in females in patients with higher nail thickness.