Uluslararası Hukukta Hazar'ın statüsü sorunu ve kıyıdaş devletlerin yaklaşımları


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2018

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: NAGİHAN TOPAL

Danışman: CAVİD ABDULLAHZADE

Özet:

SSCB'nin dağılması ile başlayan ve daha sonrasında kıyıdaş devletlerin hidrokarbon kaynaklarını çıkarması ve uluslararası şirketlere ihaleye açması ile alevlenerek bölge dışı aktörlerin de dâhil olması sonucu uluslararası bir mesele haline gelen Hazar'daki statü sorunu, son dönemde gerçekleştirilen zirveler sonucu gündemde kalmaya devam etmiştir. Hazar'ın hukuki statüsü sorununun temelinde ise aynı zamanda ekonomik ve siyasi sorunların yattığı gözlemlenmiştir. Deniz, göl veya özel su havzası şeklinde başlayan tartışmalar, devletlerin yaklaşımı ve tarihsel sebepler ile Hazar'ın bir sınır gölü olduğu tezine yaklaşılması ile sonuçlanmıştır. Uluslararası alanda halen gelişmekte olan bir alan olan göllerin sınırlandırılmasına ilişkin ise genel geçer kurallar bulunmamaktadır. Hazar'da kıyıdaş devletler tarafından öne sürülen orta hat/eşit uzaklık metodunun, başka hiçbir faktör dikkate alınmadan doğrudan uygulandığı durumda adil olmayan sonuçlar doğuracağı açıktır. Deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında uluslararası mahkemelerce kabul edilmiş olan bölgenin bütün unsurlarının dikkate alınması, coğrafya unsurunun ve orantılılık ilkesinin önemi, hakkaniyet prensipleri temelinde ve hakça çözüme ulaşmayı sağlayacak yöntemlerin uygulanması önem arz etmektedir. Bu bakımdan Hazar'da belirlenecek sınırların, göl ve deniz sınırlandırmaları arasında söz konusu ilkeler bakımından bir paralellik kurularak saptanması, hakça sonuca ulaşmak ve orta hat metodunun adil olmayan sonuçlarını dengelemek bakımından önemlidir. Hukuki etkilerinin yanında ekonomik, siyasi ve güvenlik ayağı da bulunan Hazar'daki statü sorununun çözümü, öncelikle bölge ülkeleri arasında sıkı bir iş birliği gerektirmektedir. Bu kapsamda hakça ilkelere dayalı olarak akdedilecek bir anlaşma veya barışçıl çözüm mekanizmalarına başvurulması meselenin kabul edilebilir bir çözümle neticelenmesi için önem arz etmektedir. The issue of legal status of the Caspian Sea, which initiated upon the dissolution of the Union of Soviet Socialist Republics and has now become an international problem as a result of the inclusion of the exterritorial actors into the process after the littoral states had extracted their hydrocarbon resources and initiated a tender for these resources among the internal companies, has remained on the agenda through the summits that have been recently organized. It has been observed that the reasons underlying the issue of legal status of the Caspian Sea are economic and political problems as well. The disputes arising in the form of sea, lake or private water reservoir have resulted, due to the States' approaches and historical grounds, in reaching the thesis that the Caspian Sea is a frontier lake. For delimitation of lakes which are still developing formations, there are no universal principles in the international arena. It is explicit that direct implementation of the equidistance/median line method proposed by the Caspian littoral states without taking any other factor into consideration would lead to unjust outcomes. In delimiting the maritime zone, it is of importance to take into consideration all elements of the region acknowledged by international courts as well as to apply methods, which would ensure to achieve an equitable solution, on the basis of equitable principles and by considering the significance of the geography and the principle of proportionality. Accordingly, it is important to determine the borders in the Caspian Sea, by establishing a parallelism between the delimitations of lake and sea in respect of these principles, for reaching an equitable outcome and balancing the unjust outcomes of the equidistance line method. Solution of the status problem of the Caspian Sea −which has economic, political and security aspects along with its legal impacts− primarily requires a close cooperation among the countries located in the region. In this respect, having recourse to an agreement to be concluded on the basis of equitable principles or to peaceful settlement mechanisms is of great importance for overcoming of the status problem through an acceptable solution.