Türkiye'de orman sınırları dışına çıkarılan alanlardaki mülkiyet değişiminin tarihsel süreçte incelenmesi


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ASUMAN BORA

Danışman: AYŞEGÜL MENGİ

Özet:

Orman kavramına ilişkin hukuki metinler gerçek anlamda Türkiye Cumhuriyeti döneminde başlamıştır. Orman varlığı ve bu varlığın korunması ilişkin hususlar hem 1961 Anayasamızda hem de 1982 Anayasamızda yer almıştır. Türkiye Cumhuriyetinin orman varlığı yüzde 20 ile yüzde 30 seyrinde değişmektedir. Ülke yüzölçümüne göre fazla sayılmayacak bir orana sahip olmasına rağmen, devam eden yıllarda orman varlığının azaltılmasına ilişkin işlemler gerçekleşmiştir. Orman varlığının azaltılmasına sebebiyet veren işlemlerin büyük bir kısmı açma, yağma, talan vb. işlemlerle insan eliyle yapılmıştır. Bu işlemlerin sonucunda orman arazileri tarım alanlarına ya da yerleşim yerlerine dönüştürülmüş ya da hayvancılık faaliyetlerinde kullanılmıştır. Kişiler, devlet ormanları üzerinde işgalci konumuna düşmüşler ancak bu işgal durumu kendilerine aynı zamanda zilyet olma vasfını kazandırmıştır. Gerek Anayasamız gerek diğer kanunlarda, ormanların korunması ve orman köylüsünün korunması yönünde hükümler mevcutken; çıkarılan başkaca kanunlarla işgal konumunda olan zilyetlere, zilyetliği altında bulundurdukları ormanlar üzerinde mülkiyet sahibi olma imkânı tanınmıştır. Tarımsal alanlara, hayvancılık faaliyetlerinde kullanılan yerlere ve yerleşim yerlerine dönüştürülen orman arazileri, bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybettiği gerekçe gösterilerek orman sınırları dışına çıkarılmış; ardından bu yerlerin zilyetlerine satış işlemleri hızlıca gelişme göstermiştir. Anayasa Mahkemesi kararlarıyla, satış işlemlerine izin veren birçok kanun maddesi iptal edilse de; 2012 yılında çıkarılan 6292 sayılı Kanun ile birlikte satış işlemleri yeniden başlatılmıştır. Bu Kanunla birlikte zilyet olmayan kişilere de orman arazisi üzerinde mülkiyet hakkına sahip olma imkânı verilmiştir. The legal texts concerning forestry as a concept first began in the Republic era. The issues about forestry as an asset and the preservation of this asset are included both in The Constitution of 1961 and The Constitution of 1982. The forest density in Turkey ranges from %20 to %30. Although this percentage is far from satisfactory given the size of the country, human activities in the following years such as cutting, looting and plundering led to more deforestation. As a result of those activities, the forestland has been transformed into agricultural land or utilized for animal husbandry. People were declared trespassers on state forests but their occupation on forestland enabled them to be entitled with the possession of the lands they occupied. Despite the articles in our constitution as well as other laws in favour of the preservation of forests and the protection of peasant communities dependent on forests, those illegal occupiers of forest lands have been granted with proprietary rights on the same forests by enacting new laws. Forestlands, converted to agricultural lands, exploited for animal husbandry and transformed into settlements, have lost the status of forestry under the pretext of they scientifically lack of forestry characteristics. Subsequently, land dealings on those areas which lost the status of forestry dramatically increased. Despite the Supreme Court decisions which cancel several laws that allow buying and selling on those forests, land dealings have resumed after the enactment of Act 6292 which grants the proprietary rights of forestlands to their occupiers.