Kendinin-bilinci ve öteki diyalektiği:Hegel felsefesinde bilincin dolayımı ve nesnelleşmesi


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2007

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: ŞAHİN ÖZÇINAR

Danışman: ERDAL CENGİZ

Özet:

Bu çalışmada, Hegel felsefesinde, bilincin diyalektiği ve özbilince geçiş süreci ele alınarak, bu süreç içinde, Hegelci diyalektiğin (karşıtlık ve olumsuzlama yoluyla) bilince ne ölçüde dolayım ve nesnellik sağladığı sorgulanmaktadır. Çalışma, öncelikle Kant'ın aşkınsal felsefesi örneğinde, modern felsefenin özbilinci zaman ve mekandan, dolayısıyla nesnel gerçeklikten tümüyle bağımsız gören, kendi içinde salt özdeşlik ve pekinliğe indirgeyen dolayımsız bilinç anlayışına karşı, bilincin nesnesiyle dolayım ve gelişimine olanak sağlayan Hegel'in kurgusal ya da diyalektik yaklaşımını karşılaştırmakta, Hegel felsefesinin kendinden önceki bilinç ya da düşünüm felsefeleri karşısında özgün konumunu belirlemektedir. Kendinden önceki bilinç felsefelerinden farklı olarak, Hegel, özbilinci, sadece kendi üzerine düşünen ve bilen bir bilinç olmanın ötesinde, ancak bir başkasının bilinci aracılığıyla kendi içinde bir soyutlama olmaktan çıkarmakta, özbilince diğer özneler ile ilişkisinde ve kendi eylemi yoluyla nesnel bir nitelik kazandırmaktadır. Fakat, Hegel bu farklı özbilinç anlayışıyla, bilince nesnellik açısından tarihsel bir boyut katsa da, Hegel'in aşkınsal bilinç eleştirisine karşın, Hegel felsefesinin saltık idealizmin özdeşlik anlayışıyla bilincin kendi dışındaki dünya ile dolayım sorununu tümüyle çözememiş olduğunu görürüz. Bu çalışmada, ulaşılan sonuç, özne ile nesne arasında tam bir özdeşlik ya da ayrım yoluyla kurulacak ilişki biçiminin diyalektik düşünce açısından bir dolayım sorununa yol açabileceğidir. Öznenin kurgusal felsefede olduğu gibi, nesnesiyle bütünüyle örtüşen içkin özdeşliği, ayrım ve dolayımın silindiği bir saltık idealizme yol açarken, ayrımın kesin bir ayrım olarak soyut uzlaşmaz karşıtlığa dönüştürülmesi de benzer biçimde öznenin nesnesiyle dolayımına ya da ilişkisine izin vermemekle birlikte, hem bilginin gelişmesine hem de düşünce ve varlığın devimden yoksun kalmasına neden olmaktadır. Fakat, Hegel felsefesi olumsuzlama ya da aşma diyalektiğiyle karşıtlık ve ayrımları ortadan kaldırdığı için eleştirilse de, yine buna bağlı olarak, karşıtlık ve ayrımı kendi içinde barındıran, özsel ayrım düşüncesiyle Hegel diyalektiği düşünce ve varlığın devim ve gelişim sürecini en iyi biçimde açıklayabilmektedir.