Two perspectives on the relationship between public sphere and freedom: Jurgen Habermas and Reinhart Koselleck


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2020

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Faruk İnan

Danışman: FİLİZ ZABCI

Özet:

Habermas için, özgürlük ve demokrasi idealleri açısından bir altın çağ modeli olmayı başarmış 18. yüzyıl burjuva kamusallığını, 21. yüzyılda yeni dinamikler üzerinden yeniden inşa edebilme umudunu canlı tutan şey, modernitenin yaşadığımız çağda da tamamlanmamışlığı düşüncesidir. Tüm çelişkilerine rağmen modernite, "barış içinde ve özgürce birlikte yaşama" nosyonunu, akıl yürüten bireylerden oluşan bir kamusal topluluk eliyle bir nüve halinde içinde hâlâ barındırmaktadır. 20. yüzyılın önde gelen tarih metodolojisi kuramcılarından Koselleck ise, Habermas'ın aksine, kamusallık zemini üzerinden, Aydınlanma ile Fransız Devrimi başta olmak üzere totaliter hareketler arasında doğrusal bir neden-sonuç ilişkisi kurmaktadır. Koselleck, bir kritisizm çağı olarak anılan 18. yüzyıl Aydınlanma'sını sadece fikir tarihi içindeki bir uğrak olarak ele almak yerine, onu modern egemenliğin krizi bağlamına yerleştirmektedir. 17. yüzyılın mutlâkiyetçi devleti, dini iç savaşların yarattığı krizi, ahlak ve politika arasında bir ayrım koyarak çözmüştür. 18. yüzyılda ise bu devlet, tam da bu ayrım sayesinde dolaylı bir politik güce dönüşen Aydınlanma'nın temel hedefi haline gelmiştir. Koselleck'e göre, Mutlâkiyetçilik, Aydınlanma'nın oluşumunu gerektirmişti ve Aydınlanma da Fransız Devrimi'nin oluşum koşullarını sağlamıştı. Bu tezde, Nazizizm gerçeğiyle doğrudan ya da dolaylı olarak yüz yüze gelmiş iki düşünürün, Habermas ve Koselleck'in, Aydınlanma'ya ve moderniteye bakışları, kamusallık üzerinden değerlendirilecektir. Öncelikli olarak iki düşünürün, kamusallığın tarihsel gelişimi üzerinden, "egemenlik, devlet ve siyaset" kavramlarına dair karşıt yaklaşımları ortaya konacak; ancak diğer taraftan bu karşıt yaklaşımlarına karşın, iki düşünürün son tahlilde temel kaygılarının "bireyin özgürlüğü sorunu" olduğu gösterilmeye çalışılacaktır. For Habermas, what holds the hope of rebuilding the bourgeois publicity of the 18th century through the new dynamics in the 21st century is the idea that modernity has not been completed in our era, which has managed to become a golden age model for the ideals of freedom and democracy. Despite all its contradictions, modernity still embodies the notion of living together peacefully and freely as a core of a public community of intellectuals. In contrast to Habermas, Reinhart Koselleck, one of the leading theorists of historical methodology of the 20th century, establishes a linear cause-effect relationship between the Enlightenment and the totalitarian movements, especially the French Revolution, on the basis of publicity. Koselleck puts the 18th century Enlightenment, referred to as an age of criticism, not only as a stopover in the history of ideas, but rather in the context of the crisis of modern sovereignty. The absolutist state of the 17 th century solved the crisis of religious civil wars by placing a distinction between morality and politics. In the 18th century, this state became the main target of the Enlightenment, which was transformed into an indirect political power. According to Koselleck, Absolutism required the formation of the Enlightenment and the Enlightenment provided the conditions for the formation of the French Revolution. In this thesis, the views of two thinkers, Jurgen Habermas and Reinhart Koselleck, directly or indirectly faced with the reality of Nazism, will be evaluated through publicity. First of all, two philosophers' opposing approaches to the concepts of "sovereignty, state and politics alınarak will be put forward considering the historical development of publicity; On the other hand, despite these opposing approaches, it will be tried to show that the main concerns of the two thinkers in the final analysis are "the problem of the freedom of the individual".