Üniversitelerde halkla ilişkiler uygulamaları:Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi örnekleri


Tezin Türü: Yüksek Lisans

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2019

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: OKAN DOĞAN

Danışman: BESİME PINAR ÖZDEMİR

Özet:

Özel girişimlerin eğitim alanında hizmet vermeye başlaması ile eğitim devlet tekelinden çıkarak metalaşmış ve ticarileşmiştir. Eğitimin ticarileşmesi yükseköğretim alanında piyasalaşma sürecini başlatmıştır. Yükseköğretimin hizmet arzında yaşanan değişim, üniversiteler adına piyasa merkezli bir finansmanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Piyasalaşma, beraberinde rekabetçi bir ortamı getirmiş ve üniversiteler akademik kimliklerinin yanı sıra ticari işletmeler olmalarıyla da anılmaya başlanmıştır. Rekabet ortamında halkla ilişkiler, üniversitelerin kurumsal itibar, imaj ve finansal kazanç elde etmelerine yardımcı bir yönetim fonksiyonu olarak kurum-kamu ilişkilerinde karşılıklı anlayışın gelişmesine katkı sağlamaktadır. Bu noktadan hareketle bu tez çalışması, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve İhsan Doğramacı (İ.D.) Bilkent Üniversitesi'nin halkla ilişkiler pratiklerini incelemeyi amaçlamıştır. Halkla ilişkiler modellerinden iki yönlü simetrik modeli ideal halkla ilişkiler modeli olarak gören bu araştırmada elde edilen veriler, halkla ilişkiler birimlerinin kurum içerisindeki konumları, üniversitelerin hedef kamu kategorileri ile halkla ilişkiler kavrayışları ve yöntemleri olmak üzere dört tema kapsamında analiz edilmiştir. Bu çalışmadaki verilerin toplanması için görüşme yöntemi kullanılmış ve 36 yarı yapılandırılmış görüşme sorusu yüz yüze görüşmelerle ve internet yoluyla sorulmuştur. Araştırma bulguları betimsel analiz yöntemi kullanılarak incelenmiştir. Araştırma sonucunda, halkla ilişkiler birimlerinin kurumsal hiyerarşideki konumlarına dair farklılık olduğu anlaşılmıştır. Birimlerin görev ve sorumluluk tanımlamalarında da farklılıklar bulunmaktadır. Ancak kurumlar, kamu kategorileri sınıflandırmalarında ve halkla ilişkiler aracı tercihlerinde benzerlikler göstermiştir. Üniversiteler halkla ilişkileri markalaşma ve fon sağlama amaçlarıyla kullanmakta ve kamu üniversitesi olarak ODTÜ bu noktada farklılaşmaktadır. Her iki üniversitenin halkla ilişkiler süreçlerine yaklaşımlarında farklılık görülmemiş ve belirli bir halkla ilişkiler modelinin takip edilmediği anlaşılmıştır. Halkla ilişkilerin gerçek anlamda bir yönetim fonksiyonu olarak kabul görmediği ortaya konmuştur. The commercialization of education has initiated marketization in higher education. This change led to the emergence of market-centered financing and brought a competitive environment. Since then, universities have been known as commercial enterprises and academic identities. In this condition, public relations (PR) contributes to the development of mutual understanding in organisation-public relations as a management function helping universities achieve corporate reputation, image and financial gain. This thesis aims to examine the PR practices of Middle East Technical University (METU) and Bilkent University. The data obtained through this study, which assumes the two-way symmetric model as an ideal PR model, were analyzed under four main themes; the hierarchical position of the PR units, publics and corporate PR perceptions of the universities and the PR methods of them. The in-depth interview method was chosen to collect the data and 36 structured interview questions were asked via face-to-face method and the Internet. The findings were analyzed using descriptive analysis method. As a result, differences in terms of the hierarchical positions of the units and in the definitions of the duties and responsibilities of the units are found. However, the institutions showed similarities in the public category classifications and communication preferences. Both universities use PR for branding and fund raising purposes; however, as a public university, METU differs from Bilkent University. There seemed no difference between their PR processes. It was understood that a definite PR model was not followed and PR was not accepted by the universities as a management function.