ULUSLARARASI TİCARETTE ÇEVRE KORUMA UYGULAMALARI VE TÜRKİYE’NİN DURUMU


Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2007

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Selçuk YILMAZ

Danışman: NESRİN ALGAN

Özet:

Günümüzün en temel sorunu olan çevresel bozulmanın engellenmesi, ancak üretim/tüketim süreçlerinin çevresel duyarlılıgı içeren bir karaktere bürünebilmesine baglıdır. Bu anlamda, uluslararası ticarette uygulanan çevre koruma uygulamaları, ülkelerin ve firmaların sözkonusu duyarlılıklarını bir denge içinde artırmaya yarayabilir. Çevresel bozulma noktasında duyarsız olan aktörlere, örnegin dıs ticaretlerinin kısıtlanması gibi ekonomik yaptırımlar yoluyla uygulanması, hiç kusku yok ki, dünyanın ömrünü uzatacak bir adımdır. Dünyamızı ilgilendiren her önemli adım gibi, çevresel duyarlılıkların uluslararası ticarette bir kısıı olarak kullanılabilmesi, uluslararası kurum ve kurulusların öncülügüne, destek ve zorlayıcılıklarına baglıdır. Kuskusuz, çevresel standart ve kriterler, ticaret iliskilerinde taraf olan bu aktörlerin olusturdugu araçlar oldugundan uygulamada adil ticaret ve rekabet hakkının ihmal edilememesi hayati bir önem arzeder. Ne var ki, çevresel kriterler, giderek daralan ticaret kısıtlamaları içerisinde korumacılıga bir kalkan olarak kullanılabilmektedir. Uluslararası standart düzenlemelerini gerektirdigi yöntem ve maliyetler, gelismekte olan ülkelerin bir çogunun bireysel olarak gelismis ülkelere ihracat yapabilmesine engel teskil edebilmektedir. Dıs ticarette çevre koruma uygulamalarının, maliyetleri artırarak gelismekte olan ülkelerin bireysel rekabet sansını azalttıgı, ancak diger taraftan ürün kalitesinin ve üretim süreçlerinin verimliliginin yükseltilmesi yoluyla uzun vadede ülke endüstrisinin rekabetçiligine hizmet ettigi görülmektedir. Dolayısıyla, bir tarafta standardize edilen süreç ve yöntemler ile ürün güvenilirliginin artması, diger taraftan artan süreç iyilestirme, belgelendirme ve know-how giderleri ile maliyetlerin yükselmesi olmak üzere, konunun gelismekte olan ülkeler açısından iki boyutu bulunmaktadır. 1980'lerden bu yana hız kazanan Türk dıs ticaretinde, temel ihracat destinasyonu olan Avrupa Birligi ülkelerinin çevresel duyarlılıklarının görece yüksek olusu, endüstrinin ana sektörlerinde standardizasyon sürecinin tamamlanmasına ve bir çok alanda gereken belge ve bilgi akısının saglanmasında önemli rol oynamıstır. AB'ye uyum takviminde üretim standartlarının daha da sıkılasacagı ve ürün güvenilirliginin daha da önem kazanacagı görülmektedir. Türkiye ihracatının % 85'i sanayi mamüllerinden olustugu dikkate alındıgında, dıs ticarette yeni teknik engellerle karsılasılması olası bir durumdur. Türk ihracatçılarının ve kamusal otoritelerinin gelecek planlarında bu husus dikkate alınmalıdır.