Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2013
Tezin Dili: Türkçe
Öğrenci: GÜLSEREN LALE
Danışman: AYŞE SELDA TEKİNER
Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
Özet:Kanser dünyada hemen her ülkede mortalite ve morbidite oranları açısından önde gelen bir sağlık sorunudur. Bu hastalığı önlemenin en ucuz yolu, risk grubundaki hastalara tarama yöntemlerinin uygulanmasıdır. İlk tıbbi temas noktası olmaları sebebiyle de aile hekimleri Periyodik Sağlık Muayenesi (PSM) dahilinde, tarama testlerini hastalarına önermekte ve yaptırmaları için gerekli yönlendirmeleri yapmaktadırlar. Hastaları için rol model olmaları dolayısıyla; aile hekimlerinin hastaları sağlıklarına dikkat etmeleri hususunda teşvik edebilme kabiliyetlerinin kendileri ile ilgili tutum ve davranışlarından etkilendiği bilinmektedir. Biz de bu çalışmamızda aile hekimlerinin kendilerine kanser tarama testlerini ne oranda yaptırdıklarını saptamayı amaçladık. Çalışmaya Haziran 2013 - Ağustos 2013 tarihleri arasında, Ankara ili merkez ilçeleri aile sağlık merkezlerinde çalışan, 40 yaş ve üzerinde olan, çalışmaya katılmayı kabul eden 453 aile hekimi dahil edildi. Çalışma için hazırlanmış anket formu doktorlar ile yüz yüze görüşülerek dolduruldu. Çalışmaya katılanların %43'ü 46-50 yaş arasında idi. Aile sağlık merkezlerinde çalışan aile hekimlerinin %9,5 ü uzmanlık eğitimi almıştı. Aile hekimlerinin tarama testlerini yaptırma oranları sırasıyla kolonoskopi için %8,6, gaitada gizli kan testi için %2,7, mamografi için %60,0, klinik meme muayenesi için %41,1, pap-smear için %60,0 ve PSA için %61,5 idi. Aile hekimlerinin %25,8'inin birinci derece akrabalarında en az bir kanser öyküsü vardı. Birinci derece akrabalarında en az bir kanser öyküsü ile doktorların PSA, klinik meme muayenesi, mamografi, pap-smear, gaitada gizli kan testi ve kolonoskopi yaptırıp yaptırmama durumları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Ailedeki kanser öyküsü tarama testi yaptırmayı etkilememişti. Sadece birinci derece akrabalarında kolon kanseri öyküsü olanlarda kolonoskopi yaptırma oranı daha yüksekti ve bu durum istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0,001). Ailede meme kanseri öyküsü olan kadınlar ile olmayanların klinik meme muayenesi ve mamografi yaptırıp yaptırmama durumları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak negatif yönde anlamlı bir fark bulundu (p=0,029, p=0,022). Bu durum beklenenin aksine idi. Aile hekimlerinin %95,6'sı doktorların kendilerine tarama testi yaptırmaları gerekliliğine katılıyorlardı. Aile hekimlerinin %32,9'u doktorların hastaların taramalarında sorumlu olmaları gerektiğine katılıyordu. Uzmanlık eğitimi almayan aile hekimleri daha çok "katılmıyorum" cevabını vermişlerdi. Bu durum uzmanlık eğitimi alanlarla istatistiksel anlamda farklı olarak bulundu (p=0,041). Tarama testlerini yaptırmak için en çok başvurulan kuruluşlar üniversite hastaneleri idi (%32,6). Çok az bir grup da tarama testleri için aile hekimine başvurmayı tercih etmişti. Aile hekimlerinin %64,8'ü ileride tarama testi yaptırmaya olumlu bakıyorlardı. Zamanlarının olmayışı (%55,6) tarama testi yaptırmamalarının başlıca nedeni idi. Bu çalışma ile doktorların kendilerine tarama testlerini yeterli düzeyde yaptırmadıkları saptanmıştır. Aile hekimlerinin taramalar hakkındaki tavır ve tutumları, hastalarına önerilerini büyük oranda etkilemektedir. Bu yüzden doktorlara taramaların önemini hatırlatıcı eğitimler verilmesinin ve tıp fakültelerinin ders müfredatında her yıla yayılmış olarak ve önemle PSM'lerin ve taramaların üzerinde durulmasının faydalı olacağını düşünmekteyiz. Böylelikle aile hekimleri hem kendi hem de hastalarının sağlıklarının korunmasına büyük katkıda bulunacaklardır. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'nun başlatmış olduğu ulusal kanser tarama programlarının daha yaygınlaştırılmasıyla da doktorların ve hastaların farkındalıklarının ve tarama yaptırma oranlarının artacağını düşünmekteyiz. Önümüzdeki yıllarda bu konuda yapılacak daha geniş çaplı araştırmalarla aile hekimlerinin tutum değişikliği olup olmadığı ve hastaların bundan nasıl etkilendiği araştırılabilir.AbstractCancer, in almost every country in the world, is a leading health problem in terms of mortality and morbidity rates. The cheapest way of preventing this disease is implementation of screening methods to patients at risk groups. Family physicians, for they are at the point of first medical contact, recommend their patients and make the necessary guidance for undergoing screening tests within periodic health examination (PHE). It is known that, on account of being a role model for their patients, family physicians'ability to promote patients to pay attention to their health is influenced by their attitudes and behaviors concerning themselves. In our study, we planned to assess at what rates the family physicians underwent screening tests. Four hundred and fifty-three 40-year-old and older family physicians working at family health centers in central districts of Ankara who agreed to participate were included in the study between June 2013 and August 2013. The questionnaire prepared for the study was completed face to face with doctors. Forty-three percent of the participants were between the ages of 46-50 years, and 9.5% of the family physicians working at family health centers had specialist training. The rate of family physicians'undergoing screening tests were 8.6% for colonoscopy, 2.7% for fecal occult blood test, 60% for mammography, 41.1% for clinical breast examination, 60% for pap smear, and 60% for PSA, respectively. Of the family physicians, 25.8% had at least one history of cancer in the first-degree relatives. There was no statistically significant difference between having a first-degree relative with at least one history of cancer, and undergoing colonoscopy, fecal occult blood test, mammography, clinical breast examination, pap smear, and PSA Family history of cancer did not affect undergoing the screening tests (p>0.05). Only in the doctors who had a first-degree relative with a history of colon cancer, colonoscopy rate was higher and the difference was statistically significant (p<0,001). A statistically significant negative difference was found when the female doctors with or without a family history of breast cancer were compared for undergoing clinical breast examination and mammography (p=0.029, p=0.022). That was contrary to what expected. Of the family physicians, 95.6% agreed with the necessity of undergoing screening tests, and 32.9% agreed that the physicians should be responsible for screening tests of the patients. The family physicians who did not have specialty training responded more with the answer "disagree". That was found to be statistically different when compared with specialists (p=0.041). University hospitals were the most frequently attended healthcare organizations (32.6%) for the screening tests. A very small group of family physicians admitted to their family physician for the screening tests. Of the family physicians, 64.8% were open to undergoing screening tests in the future. The main reason for not undergoing screening tests was lack of time (55.6%). In this study, it was determined that family physicians had inadequate screening tests. Family physicians'own attitudes and behaviors about screening tests substantially influence their recommendations to patients. Therefore, we suggest that it would be useful to give physicians educations reminding the importance of screening tests, and strongly emphasize on PHE and screening tests every year in the curriculum of medical schools. Thus, the family physicians would contribute to improve the health of their patients and their own. We believe that both doctors'and patients'awareness and rates of undergoing screening tests will increase by dissemination of the national cancer screening programs started by the Public Health Agency of Turkey. In the coming years, whether any attitude change occurred in the family physicians and how the change effected the patients could be investigated with more extensive researches on this topic.