Varroa destructora karşı yeni floranten türevlerinin sentezi ve arılarda antiparaziter etkisinin araştırılması


Creative Commons License

ALTINTAŞ L. (Yürütücü), YABAŞ E., CEYLAN A., YALÇIN E., SEVİN S., TUTUN H.

Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, BAP Güdümlü, 2022 - 2024

  • Proje Türü: Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje
  • Destek Programı: BAP Güdümlü
  • Başlama Tarihi: Haziran 2022
  • Bitiş Tarihi: Ekim 2024

Proje Özeti

Bal arısı Apis mellifera L., binlerce yıldır tıbbi ve besinsel amaçlarla insanlığa fayda sağlayan en kritik böcektir. Tarımda sadece bal üretimi için değil, aynı zamanda mahsulün tozlaşmasında da hayati bir rol oynamaktadır. Kovan sayısı bakımından Dünya’da üçüncü sırada yer alan Türkiye kovan başına düşen bal üretiminde çok gerilerdedir.  Zengin bitki örtüsüne rağmen bu değerin çok aşağıda olmasının çeşitli sebepleri vardır. En önemli sorunların başında arı hastalıkları ve parazitleri gelir. Özellikle arı parazitlerinden Varroa destructor, gerek Türkiye gerekse Dünya’daki arı popülasyonunun geleceği açısından ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Varroa mevcut mücadele yöntemleriyle kontrol altına alınamamaktadır. Diğer yöntemlere göre daha etkin olan kimyasal mücadelededir. Kimyasal mücadelede kullanılan ilaçların aşırı ve sürekli kullanılması ilgili ilaçlara karşı dirençli Varrao popülasyonlarının oluşmasına sebep olmuştur. Bazı bölgelerde arı kolonilerinde direncine bağlı kayıplar %70'in üzerine çıkmıştır. Ayrıca, ilgili ilaçların kullanımı ile arı ürünlerinde kalıntı sorunu bulunmaktadır. Bundan dolayı varroasidal etkinliği güçlü, arılara toksik etkileri olmayan ya da çok düşük seviyede olan ve kalıntı bırakmayan yeni ilaç moleküllerine ihtiyaç oluşmuştur.
Önerilen projede, günümüzde Varroa ile mücadelede kullanılabilme potansiyeli moleküler modelleme çalışmaları ile desteklenerek tasarlanmış özgün varroasidal bileşiklerin sentezi ve FT-IR, NMR, kütle spektrometresi ile karakterizasyonunun yapılması ve bunun yanında piyasadaki hali hazırdaki varroasidal ilaçlardan daha etkin ve daha az toksik değerlerinin in vivo ve in vitro çalışmalarla kanıtlanması amaçlanmaktadır. Antiparaziter etki gösterme potansiyeli olan yeni bileşik/bileşikler elde edilmesi halinde ilgili çalışmanın patentlenmesi ve sonrasında kazanılacak olası haklar ekonomik anlamda da ülke adına bir kazanım olabilecektir.