Özkul A., Alkan F., Purali N., Karaoğlu M. T.
TÜBİTAK Projesi, 2008 - 2010
mRNA seviyesinde gen ekpresyonunun durdurulması için kullanışlı bir metodun bulunması, son 15 yılda moleküler biyologların rüyası olmuştur. Bu gün RNA interferans (RNAi) = RNA girişimi; modern biyolojide ve tıpta önemli gelişmelere yol açacak bir fenomen olarak düşünülmektedir. RNAi, gen fonksiyonu (fonksiyonel genomiks) araştırmalarında üzerinde yoğun araştırmalar yapılan yeni bir alandır. RNAi, Science dergisi tarafından 2001 de “yılın molekülü” ve “2002 yılının en önemli bilimsel hamlesi” seçilmiştir. M.I.T.’den Nobel ödüllü Prof. Dr. Phillip Sharp, “RNAi, son on yılın en heyecan verici keşfidir” demiştir. RNAi birçok omurgasız türünde oldukça aktiftir. Son yıllarda bu teknolojinin memelilere adapte edilmesi oldukça ilgi çeken bir alan olmuştur. RNAi’in terapötik değeri özellikle in vitro uygulamalarda sıklıkla gösterilmiştir. İn vivo uygulamalar da umut vericidir ancak henüz emekleme aşamasındadır. Bu alanda yapılan ilk uygulamalar onkogenler ve viral infeksiyonlarda viral genler üzerinde yapılmıştır. Özellikle gen susturulması anlamında en yaygın uygulamalar viral hastalıklarda yapılmıştır, HIV/AIDS, influenza, insan papillomavirus infeksiyonu, hepatit C, SARS-coronavirus, solunum yolu virusları, çiçek v.b. gibi insan ve hayvan virus enfeksiyonları üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Diğer yandan nörodejeneratif hastalıklar (Parkinson. Alzheimer gibi), kanser, romatoid arthritis, otoimmun hastalıklar üzerinde de araştırmalar ve uygulamalar vardır. Tamamlanan bu proje ile önemli hayvan patojeni olan PPR virusun RNAi konsepti kullanılarak in vitro şartlarda replikasyonun durdurulması planlanmıştır. Araştırmada, diğer memeli türlerinin morbilliviruslarına genetik ve antijenik olarak yakın ilişkili olması sebebiyle PPRV kullanılmıştır. Bugün itibarıyla araştırmamızda kullandığımız deneysel düzenek henüz literatürde kullanılmamıştır. Bu araştırmanın ön verileri 4. Dünya MicroRNA ve RNA Interferans toplantısında tebliğ edilmiş ve çok olumlu tepkiler almıştır. Araştırma bulguları bu alanda yapılacak yeni çalışmalar için oldukça umut vericidir. Bu noktada özellikle araştırmamızı desteklemeğe değer bulan TUBİTAK’a (Proje No: TOVAG 108O432) şükranlarımızı sunmayı bir borç biliriz.