SOSYAL BİLİMLERDE DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMANIN İMKANI: TASAVVUF ÖRNEĞİ


Creative Commons License

Haksever A. C. (Yürütücü)

Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje, 2021 - 2022

  • Proje Türü: Yükseköğretim Kurumları Destekli Proje
  • Başlama Tarihi: Nisan 2021
  • Bitiş Tarihi: Aralık 2022

Proje Özeti

Disiplinlerarasılık; bir kavramın, konunun, problemin ya da tecrübenin incelenmesi için birden fazla disiplinin yöntem ve bilgisini bilinçli bir biçimde işe koşan program anlayışı şeklinde tanımlanmaktadır. Farklı disiplinlerin kendi epistemolojik ve yöntemsel sınırlarını yeniden tanımlaması, farklı disiplinlere ait bilgi ve becerileri anlamlı bir biçimde bir araya getirilip kullanması yönünde etkili bir strateji olarak görülmektedir. Farklı uzmanlık alanlarının sınırlarının ortadan kaldırılarak yan yana getirilmesi değildir. Üniversitelerin farklı disiplinler halinde teşekkülü, derinlemesine araştırmalara ve nitelikli bilgiye imkân tanımaktadır. Diğer yandan aşırı uzmanlaşma, entelektüel köklerinden kopma, paradigmanın daralması, kendine bir konfor alanı oluşturup burada hapsolma gibi tehlikeler de barındırmaktadır. Olgularla değerler arasındaki uçurumun aşılması, varlığın temel sorunlarının kavranması açısından farklı akademik pratiklerde disiplinler arası yaklaşımlar giderek önemini artırmaktadır. Tasavvuf, 10. asırdan itibaren kaleme alınan bilim tasniflerinde genel itibariyle “Çatı İlim” kategorisinde değerlendirilmektedir. Bu, Tasavvufun ilgilendiği konuların ve yönteminin disiplinler arası özelliğinden kaynaklanmaktır. Benzer durum, Osmanlı’da ilk nüvelerinin 19. asırda ortaya çıktığı modern üniversite sürecinde sosyal bilimlerin yöntemlerini kullanan bir bilim dalı olarak ele alınması sürecinde de görülmektedir. Türk İslam düşüncesi öğretisinde tasavvuf, kültürel kimliğimizin ve mirasımızın önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Aynı zamanda dinin bir yorum şekli olan bu bilim dalı, mecrasından sapan unsurların yanlış temsili nedeniyle bilgi kirliliğine maruz kalabilmiştir. Nazariyatıyla İslam medeniyetine derin bir mahiyet kazandıran tasavvufun disiplinler arası özelliğine uygun olarak yeniden yorumlanması, bilimsel bilginin hâkim kılınması bu kültürel mirasın nesilden nesle doğru bir şekilde aktarılmasında zorunlu bir adımdır. Benzer sorunları yaşayan her bilim dalı, bu anlamda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek durumundadır